Modern hayatın yaygınlaşan egoist ve bencil bir hayat tarzını beslediği, bu durumun dünya merkezli bir hayat tarzını beraberinde getirdiğini belirterek sunumuna başlayan Rıdvan Kaya, bir nimet, bir hedef gibi bizlere sunulan bireyselleşmenin kişisel değil toplumsal bir veba olduğunun altını çizdi. Yaygınlaşan bireysellik fikri ile birlikte vahiyle şekillenmesi gereken hayatlarımızın, şartlara dayalı bir form ile yaşantımızda yerini aldığını belirten Kaya, Müslümanların her şartta ve koşulda “Biz” olma bilinciyle hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Akabinde “Biz” kavramının Müslümanlar arasında birbirini uyarıcı bir mekanizma oluşturduğunu veya oluşturması gerektiğini söyleyen Kaya, yine modern mantalitenin dayattığı bireysel yaşam modelinde bu hususun özgürlüğü kısıtlayıcı bir mevzu olduğunu dile getirdi.
Modernitenin, dünyevi bir yaşam tarzını dayattığını ve bu bağlamda bireylerin hedeflere ulaşma adına yine dünyevi şartlara ve normlara uyduğunu söyleyen Kaya, belirtilen bu şartların bireyler arasında hayatta kalma adına bir zorunlulukmuş gibi telaki edildiğini belirtti. Bu bağlamda sunulan mazeretlerin hassasiyetleri aşındırdığını belirten Kaya, İslami hassasiyetlere sahip bireylerin olmaması gereken ortamlarda olduğunu, ticari hayatta faize ve harama bulaştığını, yolsuzluk ve haksızlıkları normal görmeye başladığını, etnik ve ulusal kimliklerini Müslümanlığa ek ikincil bir kimlik olarak gördüğünü dile getirdi. Ancak dava bilincine sahip Müslüman bir şahsiyetin; coğrafi zorluklara, ekonomik zorluklara, siyasi ve sosyal zorluklara karşı kaybedeceği hususlarda dahi Rabbinin yolundan sapmaması gerektiğine ve bu sapmalar konusunda olabildiğince hassas olması gerektiğine değindi. Dava bilincine sahip bir bireyin modern hayatın dayattığı bireysel yaşamdan ziyade Allah ve Resul’ünün çizgisi doğrultusunda hedefler oluşturması ve bu bağlamda hedeflerin belirleyiciliği hususunda yalnız Allah rızasının gözetilmesi gerektiğini belirtti.
Sunumunun devamında dünyevi sebepleri hedefleme yerine cenneti hedefleyen bir şahsiyet oluşturulması gerektiğine değinen Kaya, bunun yolunun ise sahih bilgi ve salih amelden geçtiğinin altını çizdi. Devamında Kaya, sahih bilginin kaynağının Kuran ve sünnet olduğunu, bu kaynakların Müslümanlara sahih bir usul anlayışı sağladığını belirtti. Mensubu olduğumuz dinin de yaşanmış, pratiği olan bir din olduğunu söyleyen Kaya, biz Müslümanların sorumluluğunun da salih ameller ekseninde Rabbimizin rızasını kazanacak eylemlerde bulunması gerektiğini dile getirdi. Bunun yolunun ise marufu emredip kötülükten sakınmayı öngören bir yaşam tarzı olduğunu vurgulayan Kaya, bu bağlamda aile ve çevreden başlayıp yaşanılan ve yaşanacak tüm hadiseleri hakka yönelik değerlendirmek gerektiğini dile getirdi.
Son olarak; duygularımızın, hedeflerimizin, çabalarımızın ve tüm yönelimlerimizin asıl saikının Allah’ın rızasını kazanma olduğunun altını çizen Kaya, bu minvalde pratik bulan bir yaşayış tarzının İslami modele uygun bir kimlik ve model olabileceğini vurguladı. Program soru-cevap faslının akabinde sona erdi.