Solhan ilçesinde Boğlan Kültür Sanat ve Yardımlaşma Derneğinin (Boğlan-Der) düzenlediği "Gençliğin Anlam Arayışında Anne ve Babanın Önemi" seminerine konuşmacı olarak Solhan ilçe Müftüsü Muharrem Dutar ile Bingöl Üniversitesinden Öğretim Görevlisi Mahsum Avcı katıldı.
Solhan Belediye Kültür Merkezi'nde düzenlenen seminerin açılış konuşmasını Boğlan-Der Başkan Yardımcısı Mehmet Baysal yaptı.
Baysal, "Dernek olarak özlemini duyduğumuz, geçmişe sürekli atıfta bulunduğumuz, komşuluk ilişkileri, akrabalık ilişkileri ve dostane ilişkileri özlemle ararken bunların yaşatılması ve geleceğe aktarılması için üzerimize düşen her neyse Solhanlılar olarak yaşatma ve aktarma adına bir takım çalışmalarda bulunduk." dedi.
Konuşmacılardan İlçe Müftüsü Muharrem Dutar, günümüzde insanlığın bir çıkmaza sürüklenmiş durumda olduğunu belirterek, "Özellikle gençlerimiz; ruhunu doyuracak, zihnindeki sorulara ve kalbindeki sorunlara kalıcı ve etkili bir çözüm arıyor. Çözümü anne ve babanın şefkatli kollarında arıyor ama olmuyor. Çözümü arkadaş çevresinde arıyor, yetmiyor. Çözümü medyada, özellikle sosyal medyada arıyor fakat arkadaş çevresi, sosyal medya yanlış yollara, farklı fraksiyonlara, akımlara çıkmaz sokaklara itiyor gençliğimizi." diyerek başladı.
"Kendini bilen, Rabbini bilir"
Müftü Dutar, tüm sorunların çözümünün bize göre İslam dininde olduğu belirterek şunları söyledi:
"Çünkü din insan için, insan hayatına anlam kazandırmak için vardır. İnsan, kendi varlığının farkına vardığı anda yaratılmış bir varlık olduğunun da farkına varmış oluyor. Her şeyi yaratan bir yaratıcının var olduğuna inanmak, insanı boşluk, anlamsızlık duygusundan kurtarıyor. Allah'ın bağışlayıcı, affedici olduğunu bilmek, insanı günahkârlık ve suçluluk duygusundan kurtarıyor. O'nun yakın olduğunu bilmek, insana ciddi anlamda pozitif enerji yüklüyor. Öldükten sonra tekrar dirileceğine inanmak, insanı "anlamsız bir yokluk" psikolojisinden koruyor; bu hayata sımsıkı sarılmaya, olumsuzluklar karşısında direnme gücü bulmaya imkân sağlıyor. Öyleyse insan anlamı, öncelikle "insan" gerçeğinde aramak durumundadır. 'Kendini bilen, Rabbini bilir.'
Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vessellem) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: 'Her doğan İslam fıtratı üzere doğar. Sonra onu Anne-babası Yahudileştirir, Hristiyanlaştırır, Mecusileştiririr.'
Bu hadisteki temel mesaj şudur:
İslâm fıtratı üzere doğan yavruları; batıl inançların, menfi ideolojilerin yahut sefahat odaklarının eline düşmekten koruma konusunda anne ve babalara büyük görevler düşmektedir."
"Her insan İslam fıtratı üzerine doğar"
"Her insan yaratılış itibariyle lekesiz, tertemiz, iman ve İslâm'a en müsait bir hüviyette doğar." diyen Müftü Dutar, "İnsanın başta ailesi olmak üzere çevresi ve bulunduğu muhit o temiz ve lekesiz fıtratı şekillendirmeye başlar. Yani insanın ilk fıtratı yazılmaya müsait bembeyaz bir kâğıt gibidir. Her insanın doğuştan gelen elbette belli bir programı, belli bir kabiliyeti ve belli bir potansiyel yeteneği vardır. Bu kuvvet ve potansiyel hâlinde bulunan yeteneklerin ilim, eğitim ve terbiye gibi şeyler ile inkişaf ettirilmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Kur'an'ın en temel amacının, insanın kendi varlığının farkında olmasını sağlayarak, onun insanca yaşamasına, hayatın anlamını yakalamasına, kendini gerçekleştirmesine katkı sağlamak olduğunu belirten Dutar, "Kur'an, insan için vardır. Kur'an'ı anlayacak, oradaki kurucu ilkelerden hareketle din anlayışını kuracak olan insandır. İnsan bir sınavla; iyiyi, güzeli doğruyu gerçekleştirme sınavı ile karşı karşıyadır. Bu sınavda öne çıkan kavramlardan birisi de, daha çok 'Allah'a kulluk etmek' olarak anlaşılan ve üzerinde fazla düşünülmeyen ubudiyettir." dedi.
"Allah Kur'an'ı, insanların Allah'tan başkasına kulluk etmemesi için göndermiştir." hatırlatmasında bulunan Dutar sözlerini şöyle sürdürdü:
"Zariyat Suresinin 56. ayetinde 'Ben cinleri ve insanları yalnızca Bana kulluk etmeleri için yarattım" buyrulmaktadır. Bir varlık olarak insanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik düşünme yeteneğidir. İnsanın anne karnında oluşması safhasında potansiyel olarak sahip olduğu düşünme yeteneği çocukluk döneminde aktif olarak kendini ortaya koyar. Bireyin yaşam süreci içerisinde en önemli dönem sayılabilecek olan gençlik döneminde ise düşünme her boyutuyla kendini gösterir. Zira genç bireyin düşünme eksenli ortaya koyduğu sorgulama ile bir anlam arayışı serüvenine başladığını ifade etmek yanlış olmaz."
"Annenin, çocuk yetiştirilmesi ve eğitimi üzerinde önemli rolü vardır"
Anne ile çocuğun ilişkisini belirleyen temel yapının ayna nöronlar olduğunu belirten Bingöl Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mahsum Avcı, anne ile bebek arasındaki ifade biçimlerine dikkat çekerek şöyle konuştu:
Anne depresif, gergin, öfkeli, kaygılı ya da soğuk bir yüz ifadesi ile bebeğe bakar ise bu durum ayna nöronlar vasıtasıyla, zamanla bebeğin yüz ifadesi olmaya başlar. Anne bebeğe gülümsediğinde doğal seyri içinde bebek de anneye gülümser. Böylece anne ile bebek arasında güvenli bir bağlanma meydana gelir. Bu; bebeğin mutlu, huzurlu, çevreye açık, algıları açık, beyin gelişiminin daha hızlı geliştiği bir aşamaya geçmesini sağlar. Devam eden yaş dönemlerinde bebek büyüdükçe annesinden aldığı bu güvenle; yaşama daha olumlu bakabilme, daha etkin kararlar alabilme, hayır diyebilme, kendi mahremiyetini koruyabilme, beden güvenliğine daha fazla dikkat edebilme, kendisine ve bedenine zarar vermeden kendisini etkin bir şekilde ifade edebilme, ailede yaşadığı çatışmaları çözümleyen ve problem çözme becerisi yüksek olan birey haline gelecektir.
Avcı, "Mutlu ve sorumluluklarını bilen çocuklar yetiştirebilmemiz için; çocuklarımızın ruh sağlığını da önemsememiz gerekmektedir. Özellikle çocuğumuza mahremiyetini, beden güvenliğini nasıl sağlayacağını öğretmemiz gerekmektedir. Mahrem bölgelerini, mahrem alanları bilmeyen bir çocuk her türlü ihmal ve istismara maruz kalma riski vardır. Bu durum da çocuğun ruh sağlığını bozmaktadır." ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından program sona erdi. (İLKHA)