GDO dünyayı geri dönüşü olmayan bir sürece götürüyor
Bingöl Üniversitesi’nde Tarım Öğretiminin 174. Yılı kapsamında düzenlenen programda konuşan Prof. Dr. Yaşar Karadağ, “GDO’lu ürünlerin, özellikle insan sağlığı üzerinde kısa ve uzun dönemde oluşturacağı etkiler ise yeterince bilinmiyor. Ayrıca bu ürünlerin, genetik çeşitliliği tehdit etmesi durumunda geri dönüşü olmayan bir sürece de girilmiş olacaktır” dedi.
GDO dünyayı geri dönüşü olmayan bir sürece götürüyor

Bingöl Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından Tarım Öğretiminin 174. Yılı programı gerçekleştirildi. Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda düzenlenen programa Muş Alparslan Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Karadağ,  Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ramazan Solmaz ile Prof. Dr. Abdullah Taşkesen, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kağan Kökten, Bingöl İl Tarım ve Orman Müdürü Burhan Bahadır, İl Sağlık Müdürü Dr. M. Emin Gündoğdu, AFAD İl Müdürü M. Emin Boğatekin, SÜTAŞ Bingöl Entegre Tesisleri Proje Koordinatörü Çetin Atala, Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileri, akademik ve idari personelimiz, öğrenciler ve çiftçiler katıldı.

Programın açılış konuşmasını yapan Bingöl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kağan Kökten, Türkiye’de ilk modern tarım eğitim ve öğretiminin Osmanlı İmparatorluğu döneminde 10 Ocak 1846 yılında İstanbul Yeşilköy’de açılan Mektebi Zira-i Şahane’de başladığını ifade etti. Bingöl Üniversitesi Ziraat Fakültesi olarak genç ve dinamik bir üniversite olduklarını belirten Prof. Dr. Kökten, “Genç ve dinamik bir ziraat fakültesi olarak biz de üzerimize düşen bu kutsal görevi yürütüyoruz. Tarım tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İnsan, var olduğu günden bugüne tarımla uğraşmıştır. Tarım, insanlığın geleceği ve doğanın sürdürülebilirliği açısından büyük bir öneme sahiptir” diye konuştu.

Bir selamlama konuşması yapan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdullah Taşkesen ise dünyanın tarımla iştigalinin insanlık tarihi kadar olduğunu söyledi. Prof. Dr. Taşkesen, “Dünyanın ve insanlık tarihinin 10 milyon yıldan beri var olduğunu düşünürsek o tarihten itibaren tarım da yapılmıştır. İnsanoğlunun yaradılışı ile birlikte insan tarımla iştigal etmiştir” dedi.

GDO Genetik Çeşitliliğe Büyük Tehdit

Programda, bilimsel gelişmelerin insanlığa olumlu ve olumsuz getirileri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yaşar Karadağ, “Dünyada, genetik yapısı değiştirilmiş canlıların ve bunlardan elde edilen gıdaların dağılımı hızla artmaktadır.   Mısır ve soyadan üretilen; yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar; bisküvi, kraker, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar gibi. Bu ürünlerin, özellikle insan sağlığı üzerinde kısa ve uzun dönemde oluşturacağı etkiler ise yeterince bilinmemektedir. Ayrıca bu ürünlerin, genetik çeşitliliği tehdit etmesi durumunda geri dönüşü olmayan bir sürece de girilmiş olacaktır.  Mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvanlardan elde edilen gıdalar ile pamuk GDO’lu olma riski taşıyan tarımsal ürünlerin başında gelmektedir” şeklinde konuştu.

“Günümüzde, yeryüzündeki işlemeli tarım alanlarının son sınırına ulaşılmıştır” diye sözlerini sürdüren Prof. Dr. Karadağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu durumda 21. yüzyılda gıda maddelerinin artırılması, ancak birim alandan elde edilen verimdeki artışa bağlı kalacaktır. Bir canlıdaki genlerin DNA’dan ayrılarak başka bir canlıya aktarılmasına gen transferi, ortaya çıkan yeni canlıya da GDO denilmektedir. Dünyada halen soya fasulyesi, mısır, pamuk ve kanola olmak üzere dört ana bitkinin geniş alanlarda transgenik çeşitlerinin tarımı yapılmakta ve bunu şeker pancarı, yonca, kabak, biber ve domates gibi ürünler takip etmektedir.”

GDO’ların toksik ve alerjen etkileme, bağışıklık sistemini olumsuz etkileme, insan bünyesinde antibiyotiğe dayanıklı mikroorganizma oluşumuna sebep olma gibi olumsuz etkileri bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Karadağ, transgenik bitkilerdeki toksik genlerin doğal melezlerle yabancı ot niteliğindeki bitkilere geçmesinin söz konusu olabileceğini kaydetti.

Böceklerin GDO’lu bitkilerin genlerine karşı bağışıklık kazanmasının, toprakta bulunan canlı yaşamın bu bitkiler sebebiyle zarar görmesinin ve GDO'lu ürünler ile beslenen hayvanlarda organ problemleri ortaya çıkmasının da bu çalışmaların zararlı etkileri arasında yer aldığını ifade eden Prof. Karadağ, 2010’da kabul edilen Biyogüvenlik Kanununa göre Türkiye’de GDO’lu bitkilerin tarımının yasaklandığını söyledi.

Programın sonunda meslekte en kıdemli kişiye, 25 yılını dolduranlara ve yeni başlayan ziraat mühendislere başarı ve teşekkür plaketleri takdim edildi. 

Kategori: Güncel
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal

KATEGORİ HABERLERİ

-