Demir eksikliği tüm dünyada beslenmeye bağlı en sık ve yaygın eksiklik olarak gösteriliyor. Basit bir sorun zannedilen demir eksikliğinin yaşamsal önemi bulunduğunun altını çizen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Çocuk Hematolojisi Uzmanı Prof. Dr. Sabri Kemahlı, bu nedenle eksikliğin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Görülme sıklığının çocuklar ve kadınlarda daha yüksek olduğuna işaret eden Kemahlı, gelişmekte olan ülkelerde okul çağındaki çocukların yüzde 40’ında, gebelerin ise yaklaşık yarısında demir eksikliği olduğunu söyledi. Kemahlı, “Demir eksikliği sanayileşmiş ülkelerde de önemli bir sağlık sorunu olan tek beslenme eksikliğidir.” diye konuştu.
Demir, oksijenin akciğerlerden dokulara taşınmasını sağlayan hemoglobinin en önemli yapı taşlarından birini oluşturuyor. Bu nedenle de eksikliğinin yaşamsal önemi bulunduğunu söyleyen Kemahlı, bu duruma bağlı olarak yaşanabilecek diğer sağlık sorunları konusunda şunları anlattı:
“Demir eksikliğinin en bilinen ve önemli sonucu kansızlığa (anemiye) yol açmasıdır. Kansızlığa bağlı solukluk, halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık görülebilir. Ağır anemi olduğunda soluk darlığı, çarpıntı ve zamanla büyüme geriliği gelişebilir. Anemi dışında bağışıklık sistemini etkileyerek enfeksiyonlara direncin azaldığı gösterilmiştir. Ayrıca bilişsel bozukluklara da neden olarak okul başarısızlığı gibi sonuçları olabilir. Enfeksiyonlar demir eksikliğine yol açmaz ancak demirin kullanımını etkileyerek enfeksiyon anemisine yol açabilir.”
Demir eksikliği ve demir eksikliği anemisi vücuttaki demir depolarının tükenmesiyle zaman içinde gelişiyor. Bu nedenle de çocuklarda aileler tarafından hemen fark edilmediğine dikkat çeken Prof. Dr. Kemahlı, süreçle ilgili şu bilgileri verdi:
“Demir eksikliğinin ilk aşamasında depo demiri olan ferritin düzeyi düşer ancak anemi bu aşamada görülmez. Bu aşamaya ‘pre-latent’ demir eksikliği denir. Daha sonraki aşama ‘gizli’ (latent) demir eksikliği olarak adlandırılır. Serum demiri düşer, plazma demir bağlama kapasitesi ve transferrin düzeyleri yükselir. Son aşamada bunlara ek olarak hemoglobin düzeyinin de düşmesiyle demir eksikliği anemisi yerleşir. Kansızlık ancak bu dönemde fark edilebilir. Kan sayımlarının dikkatli biçimde incelenmesi demir eksikliği tanısına yardımcı olur. Kesin tanı ferritin ve serum demiri değerlerinin düşüklüğü ile konur.”
Prof. Dr. Kemahlı, demir eksikliğinin talassemi ile karıştırılabileceğini belirterek, “Bunun nedeni, her ikisinde de hemoglobin düşüklüğü yanında ortalama alyuvar hacmi ve ortalama alyuvar hemoglobininin düşük bulunmasıdır. Ancak ayrıntılı bir öykü yanında uygun laboratuvar incelemeleri ile ikisinin ayrımı kolayca yapılır.” dedi.
Beslenmeye bağlı demir eksikliği en sık 9-24 aylar arasındaki çocuklarda görüldüğünü anlatan Kemahlı, yeni doğanlar bir miktar demir deposuyla doğdukları için ilk haftalarda ve aylarda demir verilmesi gerekmediğini belirtti. Bu noktada anne sütünün önemine değinerek şunları anlattı:
“Anne sütündeki demirin emiliminin inek sütündeki ve diğer besinlerdekinden daha yüksek olması bebeği demir eksikliğinden korur. Zamanında doğanlarda ilk 5-6 aydan sonra bebeğe ek demir verilmesi gerekir. Bu, demir damlaları ya da şurupları ile verilebilir; demirle zenginleştirilmiş mamalar da bu gereksinimi karşılayabilir. Prematürelerde ise depolar daha düşüktür ve ek demirin daha erken başlanması gerekir.”
Anne sütünün en az 6 ay sürdürülmesinin demir dengesi bakımından da önem taşıdığına dikkat çeken Kemahlı, “inek sütündeki demirin emilimi anne sütüne göre daha düşüktür Ayrıca bazı çocuklarda inek sütüne bağlı bağırsaktan kanamalar görülebilmesi nedeniyle inek sütü 1 yaşına kadar bebeklerde önerilmez.” diye konuştu. (İLKHA)