Türkiye’de aile kurumunda ciddi bir yıpranma olduğunu belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, parçalanmış ailelerin toplum huzurunu tehdit ettiğini söyledi.
Türkiye’de aile kurumunda ciddi bir yıpranma olduğunu belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, parçalanmış ailelerin toplum huzurunu tehdit ettiğini söyledi.
Ailedeki sorunların pandemi döneminde gün yüzüne çıktığını kaydeden Tarhan, "Bilinçli Aile, Sağlıklı Nesil ve Güçlü Toplum" projesinin hayata geçirildiğini belirtti.
Tarhan, genç kuşağın evlilikle ilgili olumsuz bakış açısına, Türkiye’de çökme eğilimi gösteren aile kurumunun sorunlarına ve çözüm yollarına dikkat çekti.
"Dünyada ve Türkiye’de aile yapısı yıprandı"
Tarhan, "Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de aile kurumunda ciddi bir yıpranma hatta çöküş var. Böyle durumda sadece sorunlu insanlarla uğraşmak buz dağının görünen kısmı. Önemli olan neden bozulduğu ve bunu düzeltilebileceği kısmıdır. Onunla ilgili bu projeyi başlatmıştık. Proje ekibinde yer alan uzmanlarımızla birlikte oturumlar yaptık, proje hazırladık. Bütün uzmanlarımız proje döngüsü eğitimi aldı. Sonra projenin hedeflerini, stratejisini belirledik, mantıkla çerçevesini çizdik ve dört grupta yapılmasına karar verdik" dedi.
Aileler Üniversitede Projesi’nin Üsküdar Üniversitesinin sosyal inovasyon projesi olduğunu kaydeden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, projde 4 farklı gruba eğitim verileceğini belirterek şunları söyledi:
Projede kırmızı, beyaz, pembe ve turuncu gruplar var. Kırmızı gruptaki aileleri, içlerinde yaşanan çatışmalar için uzman yardımı almamış ama evde daima gerilimin olduğu aileler olarak tanımlayabiliriz. Pembe grupta, 18 yaşın üzerinde bireyler ve evlilik hazırlığındaki çiftlerin bilinçlendirilmesi amaçlanıyor. Beyaz gruptaki 18 yaş altı gençler, evlilikle ilgili konularda bilgilendirilecek. Turuncu grupta ise henüz problem yaşamayan ama risk altında olan çiftler olacak. Gruplardan sadece birisinde tedavi var diğer üçünde koruma ve önleme tedavisi var. Üsküdar Üniversitesi desteği ile aileyi korumak ve aileyi gelen zorluklara karşı önlemek için altı ay süreli proje gönüllülük esasına dayanarak ücretsiz olarak yapılacak. Birikimlerimize, sonuçlara göre uzatacağız.
"Aile kavramı ile ilgili ön testler yapılacak"
Bu süreçte eğitimleri online olarak uygulayacaklarını belirten Tarhan, "Gruplardaki katılımcılara önce aile kavramıyla ilgili ön testler yapılacak. Eğitim süreci bittikten sonra da tekrar testi yapılarak yüzde kaç gelişme olduğu görülecek. ABD’de buna benzer uygulamalar şöyle yapılıyor; Family Resolution programları var. Sorun yaşayan birkaç aileyi toplayıp hafta sonu bir otele alıyorlar. Anne, baba ve çocuğa gün boyu eğitimler veriliyor, sorunlar konuşuluyor. Bir veya iki günlük programlarla ailelerin kötüye gidişi engellenmiş oluyor. Böyle programlar, resmi olarak değil özel şirketlerle yapılıyor. Biz bunu bir nevi karşılıksız olarak topluma uygulayıp verimli bir pilot çalışma yapmak istiyoruz. Olumlu sonuçlar alınırsa yaygınlaştırmak istiyoruz. Projedeki paydaşlarımız ile Anadolu yakasındaki bütün belediyelere ve kaymakamlıklara ulaştık. Onların manevi destekleri çok önemli. Üniversite denmesinin sebebi, üniversitedeki birikimin topluma hizmet olarak kullanılacak olmasıdır" diye konuştu.
"Üniversitelerin tek fonksiyonu eğitim vermek değil"
Tarhan, üniversitelerin bilim ürettiğini ancak toplumun sorunlarından haberdar olamadığını belirterek "Son dönemde çocuk üniversitesi gibi projeler de gördük. Aileler Üniversitede Projesi de toplumla üniversitenin bir araya gelmesi açısından çok değerli. Üniversitelerin dört fonksiyonu vardır. İlki, herkesin bildiği meslek edindirme fonksiyonu. İkincisi, AR-GE yapar, projeler üretir. Üçüncüsü; bilgiyi ürüne dönüştürmek, sanayileştirmektir. Sonuncusu da toplumu bilgilendirmektir. Dört ayağının da kullanılması gerekiyor. Genellikle üniversite denilince birinci ayak olan meslek edindirme ayağı akla geliyor. Hâlbuki bu da bir projedir. Hem proje hem de toplumu bilgilendirmektir. İkisini de birleştiriyoruz burada. Bu tamamen bizdeki meslektaşların, terapistlerin, psikolog arkadaşların fedakârlık ve gönüllülükleriyle oluyor. Çok heyecanlılar ve çok güzel hazırlandılar. Faydalı olacağını umuyoruz. Bu gelişen toplumumuzun, gelişen insanın ruhuna tohum atmaktır" diye konuştu.
"Boşanmayı önlemek çocukların geleceklerini kurtarmak demektir"
Bir aileyi boşanmanın eşiğinden döndürmenin o evlilikten olan çocukların geleceğini kurtarmak anlamına geldiğini söyleyen Tarhan daha sonran şunları kaydetti:
Sorunlu ve suç işleyen çocuklara baktığımızda parçalanmış ailelerin çocukları olduğunu görüyoruz. Parçalanmış bir ailenin olduğu toplumda mutluluk ve huzur olmuyor. Parçalanmış aileyi önlemek bir ülkenin en öncelikli işidir. Kök sağlıklı olmazsa ağaç büyümez. Daha önce aileyi koruyan toplu sosyal normlar vardı ve aileleri kale duvarı gibi koruyordu. Şimdi o sosyal normlar değişti, artık ailede sosyal kontroller kalktı. Onun için rahatlıkla cep telefonu ve televizyonlar bütün evlerin açık kapısı oldu. Böyle durumlarda her türlü olumsuz durum eve girebiliyor. Buna karşı iç kale ailedir, o yüzden aileyi korumak gerekiyor. Televizyon ve cep telefonunu bu zamanda yasaklamak mümkün değil ancak medya okuryazarlığı gibi eğitimlerle bu araçları belli bir amaca yönelik doğru şekilde kullanmayı öğretmek gerekiyor. Bu şekilde gençleri de aileyi de evde mutlu ve sıcak bir ortam için hazırlayabiliriz.
"Gerginlik gören genç kuşak evlenmek istemiyor"
Evde mutlu ve sıcak bir ortam olması durumunda çocukların da sağlıklı bireyler olarak yetiştiğine dikkat çeken Tarhan, "Gerginlikler gören yeni kuşak gençlik neden evleneyim ki diyor. Aileyi ayağına bağ olarak görüyor. Şu anda bütün dünyada gençler, evliliğin özgürlüklerini kısıtladığını düşünüyor. Neden evlenip de fedakarlık yapayım, neden borca gireyim de yıllarca kredi ödeyeyim diyorlar. Dini ve milli ideolojik aidiyetlere ne lüzum var diyen bir kuşak yetişiyor. Bugünü kazanmak, geleceği kazanmanın en önemli adımıdır. Sadece bugünü düşünerek karar verilirse gelecekle ilgili çok büyük boşluk ortaya çıkacak. TÜİK’in 2018 sosyal istatistiklerine göre, Türkiye’deki evliliklerde ilk beş yılda boşanma oranı yüzde 39. Bu çok büyük bir rakam. İzlanda gibi yerlerde yüzde 70’i buluyor" dedi.
Psikolojik bağışıklık sisteminin pozitif psikoloji ile güçlendiğini ifade eden Tarhan, "Bunu güçlendirdiğin zaman kişinin psikolojik savunmalarını güçlendiriyorsun, ego gücünü artırıyorsun. Kişi böyle olunca kendiliğinden sorunlarını çözüveriyor ve böyle düzelmeler kalıcı oluyor. Dış motivasyon olmadan kişinin kendi iç motivasyonunu harekete geçiriyorsun. Burada biz bu metodu uygulayacağız. Diğer terapi metotlarından farklı. Pozitif psikoloji yöntemiyle duygusal zekâların eğitimini vereceğiz, sorunlu ailelerde ilişkileri güçlendirerek, ego gücünü arttırarak pozitif dinamikleri güçlendireceğiz. Bunları güçlendirdiğimiz zaman negatif kendiliğinden düzeliyor" dedi.