12 Haziran 2018'de geçirdiği trafik kazası sonucu vefat eden Molla Muhammed Said Varol'un ilmi, ahlaki, İslam davasına olan sadakati, fedakârlığı ve son zamanlarda yaşadığı zorlu süreci Ağabeyi Molla Muhammed Beşir Varol anlattı.
Hizbullah Cemaati’nin önde gelen isimlerinden Molla Said Varol'un vefatının üzerinden 2 yıl geçti. İslami kimliğinden dolayı uzun yıllar zindanlarda kalan Varol, vefatından önceki yaklaşık son 7 yılını muhacir olarak geçirdi. Varol, muhacirken geçirdiği trafik kazasında vefat etmişti.
Çocukluğundan vefatına kadar ömrünü toplumun ıslahına adayan Varol'un ağabeyi Molla Muhammed Beşir Varol, kardeşinin ilmi alanlardaki çalışmalarını, mücadelesini ve 2000 yıllarından sonra yaşadığı zorlu zindan ve muhacerat sürecini aktardı.
Kardeşinin elim trafik kazası geçirmesine rağmen şehidler sınıfında olduğunu söyleyen Ağabey Varol, "Kardeşim Mola Sait Varol’un vefat etmesine üç nedenden dolayı şehid diyoruz. İlki Peygamber Efendimizin belirttiği gibi hicrette biri vefat ederse o şehittir. İkincisi yine Peygamberimizin belirttiği gibi ilim ile meşgul olan vefat edince şehittir. Üçüncüsü de büyük kazalar örneğin; deprem, afet gibi durumlar sonucu vefat eden biri olursa o da şehit olur. Trafik kazasını da son sebebin içeresine alabiliriz. Bunlardan dolayı biz Molla Sait Varol’a şehid diyoruz. " dedi.
“Kardeşim gibi vefat edenler ahiret şehitleridirler”
Ağabey Varol, "Bu şekilde vefat edenler dünya şehitleri değildirler. Onlar ahiret şehitleridir. Bugün de kardeşim Molla Sait Varol’un vefatının ve şehadetinin yıl dönümüdür. Hayatı o kadar dolu ve anlamlı ki insan hayatına nereden başlayacağını bilemiyor. Fakat benim çocukluğum kardeşimle pek fazla geçmese de onunla ilgili anlatacağım çok şey vardır. Küçüklükte onunla fazla zaman geçirmemenin nedeni de ilim için farklı yerlerde olmamdandır." ifadelerini kullandı.
Kardeşinin İslami ilimleri tahsili sürecini aktaran Varol, "İlim hayatında da babamız eve fazla gelmemize izin vermezdi. Bunun sebebi de sürekli ilim öğrenmemizi istiyordu. Bu sebeplerden ötürü de küçüklüğümüz beraber evde çok geçmedi. Fakat daha sonra kardeşimi de ilim için yanıma aldım. Beraber medresede zaman geçirebilme fırsatı yakaladık. Hatta bu süreçte medrese kitaplarımızı da bitirmiş olduk." şeklinde konuştu.
"Çok hayalı ve ahlakı geniş biriydi"
Molla Said'in öğrencilik dönemin de de çevresi tarafından çok sevildiğini belirten Varol, "Kardeşim çok hayalı ve ahlakı geniş biriydi. İnsanlarla olan diyaloğu çok iyiydi. Medresedeki öğrenciliğinde de çok başarılıydı. Bunlardan ötürü herkes kardeşimi çok severdi. Hatta benim de fıtraten sevgim, diğer kardeşlerime oranla bu kardeşime biraz daha fazlaydı. Allahuteala bu fıtratı kalbime atmıştı. Bu şekilde kardeşim ile birlikte Şeyh Halil’in yanında ilim talebesi olarak bir müddet kaldık." diye belirtti.
“Birçok alimden ders aldı”
Molla Said'in birçok alimden ders aldığını ve medrese eğitimini tamamlayarak icazetini aldığını Varol, "Kardeşim daha sonra birçok tanıdık alimlerin yanında ilmini tahsis etti. Örneğin; Seyda Mola Mehmet Şerif Hoca bunlardan bir tanesidir. Hatta yanılmıyorsam kardeşim, icazetini de Seyda Mola Mehmet Şerif Hoca’dan aldı. Yine ilim öğrenme sürecinde bir müddet Tillo’da kaldı. Burada Seyda Mola Burhan Hoca’nın yanında ilim gördü. Tabi kardeşimin edep ve hayası çok fazla olduğu için buralardaki hocaları da onu çok seviyordu. Her zaman onun ile alakalı konuşurlar. Hatta günümüzde bile bu duruma şahit oluyoruz. Kardeşim hocalarının yanında ilmini tamamladıktan sonra Silvan’a geldi." dedi.
“Zeki olduğu gibi ticarette de başarılıydı”
Kardeşinin her alanda olduğu gibi ticarette de yetenekli olduğunu ifade eden Varol, "Silvan’da kitap evi işletiyordum. Kitap evinde ben hem çok fazla zaman bulamadığım için hem de ticaretten çok anlamadığım için fazla kar edemiyorduk. Ancak kardeşim Sait yanıma gelince zarar eden iş yerimiz kar etmeye başladı." ifadelerini kullandı.
Ticaretinin yanı sıra gençlerle ilgilendiğini ve iş yerinde İslami çalışmalar sunduğu katkılara dikkat çeken Varol, şöyle dedi:
“Kardeşim, kitap evinde öğrenciler ile ders yapma fırsatı da buldu. 80’li yıllarda kitap evleri çok fonksiyonluydu. Adeta bir vakıf veya dernek gibi faaliyet gösterebilirdi. Yani kitap evleri o dönemde ilim öğretme ve dine faydalı işler yapma adına merkez konumundaydı. Bundan dolayı Said’in öğrenciler üzerinde çok fazla emeği oldu.”
“Gösterişten ve ön plana çıkmaktan uzak bir yaşantısı vardı”
Molla Said'in edindiği ahlaki yapısını içinde bulunduğu İslami yapıdan aldığına vurgu yapan Varol, "Kardeşim Said Varol’un ahlakında şöyle güzel bir şey bulunurdu: Gösterişten ve ön plana çıkmaktan uzak bir yaşantısı vardı. Tabi bu güzel ahlakı da Şehit Rehber’den aldığını düşünüyorum. Çünkü Şehit Rehber ile çok içli dışlıydı. Onun yanında bulunup ders alırdı. Bunların dışında kardeşimin fıtratında da gösterişsiz ve övünmekten uzak bir ahlakı vardı. Baktığımızda onun ile birlikte olan arkadaşları kardeşimin ahlakını çok iyi bilirdi.” dedi.
Varol, "Yaptığı faaliyetleri o kadar ihlasla ve sessiz sedasız yapardı ki onu tanımayanlar yaptığı faaliyetlerini çok iyi bilmezdi. Örneğin; bazı insanlar çok küçük bir şey yapınca hemen onu büyütüp reklamını yapmayı çok sever. Ancak şehit kardeşim bu durumu hiç yapmazdı. Çok büyük hizmetler yapardı, fakat kimsenin haberi bile olmazdı. Bundan dolayı yaptığı hizmetlerde çok bereket vardı." dedi.
90'lı yıllarda yaşanılan olaylar ve neticesinde uzun süre kardeşiyle görüşemediğini belirten Ağabey Varol, "Bu şekilde kardeşim ile Silvan’da hizmet yürütüyorduk. 90’lı yıllarda istenilmeyen olaylar yaşadık. PKK ile istemediğimiz halde sıkıntılar yaşadık. Bunun üzerine ben Batman’a gittim. Kardeşim ise Silvan’da kaldı. Bu şekilde kardeşim ile uzun süre çok sık görüşemedik." ifadelerini kullandı.
“Cezaevinde zamanının tamamını ilme ayırıyordu”
Cezaevi sürecini anlatan Varol, "Tekrardan uzun süre görüşmemiz, cezaevi yıllarımızda oldu. Ben 2003 yılında cezaevine girdim. Kardeşim ise 2000 yılında girmişti. Yusuf-i Medresede 7-8 yıl beraber zaman geçirdik. O zamanlarda 10 yıl davaya bağlanmamış dosyalar ile ilgili bir kanun çıktı. Bu kanun ile birlikte kardeşim serbest bırakıldı." şeklinde konuştu.
Cezaevinde yapılan İslami çalışmalara da değinen Varol, "Tabi kardeşim cezaevi sürecinde kendini sürekli ilme veriyordu. İlim için cezaevi de bu duruma müsaitti. Gündüz cezaevi içerisinde 20 kişiye yakın mahkumlar bir araya gelme fırsatı yakalayabiliyordu. Bu durumu kardeşim de değerlendirip orada da hizmetini devam ettirip ders veriyordu. Zamanının tamamını bu şekilde ilme veriyordu. Cezaevinde birçok mahkûma sürekli ilim dersi verdiği için bu durumdan dolayı hasta bile oldu." dedi.
“Arkadaşlarına hizmet ederdi”
Varol, “Kış aylarında hava şartları müsait olmasa bile ilim derslerini aksatmayıp devam ettiriyordu. Alt koğuştakilere ders verdiği esnada pencereleri açmak zorunda kalıyorlardı. Pencerelerin açılması ile içeriye çok soğuk hava giriyordu. Bu soğuktan dolayı kardeşim kendini muhafaza etmek için vücuduna naylon muşamba sarıyordu. Kar-kış günlerinde bile ders programlarını ihmal etmeyip sürdürüyordu. Bu şekilde hasta oldu. Hasta olduktan sonra hastaneye kaldırıldı. Burada tedavi sürecinde safra kesesinden ameliyat bile oldu. Genel anlamda kardeşim hayatını tamamıyla ilme ve ibadete verdi." diye belirtti.
Varol son olarak şunları söyledi:
"Ayrıca kardeşimin ilim dışında da hizmeti çok fazlaydı. Nefsi çok küçüktü. Cezaevinde ilim dışında kardeşlerinin her türlü sıkıntısını dinler ve gidermeye çalışırdı. Bunun yanında cezaevinde yemekten tutun bulaşığa kadar ve temizlik gibi birçok hizmeti arkadaşlarına yapardı. Yani hiçbir zaman büyüklük yapıp gururlanmazdı. Bundan dolayı bütün arkadaşları ve beraber zaman geçirdiği herkes onu çok severdi.” (İLKHA)