Tüm dünyaya yayılan Coronavirus (Covid-19) salgınının öldürücü etkisinin azaldığı iddiaları doğru olmadığını söyleyen Prof. Dr. Turan Buzgan, ilacın Türkiye’de üretilmesi önemli bir gelişme olduğunu belirtti.
Coronavirus salgını ve ilaç tedavisiyle ilgili İLKHA’ya önemli açıklamalarda bulunan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Buzgan, virüsün öldürücü etkisinin azaldığının doğru olmadığını dile getirdi.
Buzgan, "Favipiravir bu hastalık için tedavide kullanılan bir ilaçtı. Bu ilaç Türkiye’de daha çok orta ve şiddetli vakalarda başından beri kullanılıyordu. Tabi henüz bilimsel çalışmalar sonuçlanmış değil. Çünkü bu ilaç Covid-19 için ruhsatlı bir ilaç değil. Ancak gözlemsel çalışmalar bu ilacın Coronavirus’e karşı etkili olduğunu gösteriyor. Daha net bir şey söyleyebilmek için bilimsel çalışmaların bitmesini beklemeliyiz. Türkiye’nin bu ilacı üretmeye başlaması ile birlikte belki sadece orta ve şiddetli vakalarla birlikte hafif vakalara da bu ilaç verilebilir. Tabi bir ilacın Türkiye’de üretilmesi önemli bir gelişme. Bu açıdan bunun ülkemiz adına bir başarı olduğunu söyleyebiliriz." dedi.
"Dünyada çok sayıda çalışma var"
Dünyada bu hastalığa karşı sıtma, parazit ilaçları, diğer virüslerin tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar ve immün plazma gibi çok sayıda ilaç denendiğini söyleyen Buzgan, şu ifadeleri kullandı:
Ancak Favipiravir ilacı etki bakımından birkaç adım daha ileride gibi duruyor. Diğer ilaçlar ile ilgili henüz net bir şey yok. Ülkemizde daha çok sıtma ilacı ve Favipiravir ilacı kullanılmaktadır. Ancak başka ülkelerde başka ilaçlar da kullanılmaktadır. Bir diğer önemli husus olan aşı çalışmaları ile alakalı dünyada çok sayıda çalışma var. Bazı ülkeler aşıları insanlar üzerinde denemeye başladı. Ancak henüz piyasaya çıkmış bir aşı yok. Öyle anlıyoruz ki aşıların antikor oluşturma düzeyi çok yüksek değil, ayrıca aşının etki süresinin ne kadar olduğu ile ilgili de net bir şey yok. Mesela bazı aşılar yapıldığında ömür boyu koruyabilme işlevi var ya da bazı aşılar var birinci dozdan sonra birkaç doz daha yapmanız gerekir ancak uzun süreli koruma sağlar. Bazı aşıları periyodik bir şekilde yaptırmanız gerekir ya da grip aşısı gibi her yıl yaptırmanız gerekebilir. Covid-19 aşısı bulunduğunda grip aşısına benzeyecek gibi görünüyor. Aşı çalışmalarına baktığımızda İngiltere ve ABD’nin ortaklaşa yürüttüğü Oxford aşı projesi dünyadaki diğer çalışmalara göre sonuca biraz daha yakın gibi duruyor. Bunun dışında Almanya, Çin ve Avustralya gibi bazı ülkeler çalışmalarını biraz daha gizli yürütüyorlar. Ülkemizde de devam etmekte olan bazı çalışmalar var.
"Tüm dünyada vaka artışı devam ediyor"
"Yeni normal olarak ifade edilen bu dönemde insanlarda bir rehavet olduğu görülüyor." diyen Buzgan, "Bunun üç önemli sebebi var. Birincisi, özellikle gençlerin ve yaşlıların artık neredeyse sokağa çıkma yasağının tamamen kalkması ve düğün salonlarının açılacak olması gibi kararlar toplum nezdinde artık bir sıkıntı kalmadığını ve eskisi gibi normalleşileceği imajını oluşturdu. Oysa hastalık devam ediyor. Tüm dünyada vaka artışı devam ediyor. İkincisi, bu hastalığın öldürücü etkisinin azaldığına yönelik toplumda dolaşan yanlış bilgiler. Tabi buna bazı bilim insanlarının da bu yönde yaptığı açıklamaları sebep olmaktadır. Virüsün öldürücü etkisinin azaldığını söyleyenler dünyada ölen insan sayısının ve hastanelere giden şiddetli vaka sayılarının azaldığı tezlerinden hareket etmektedirler. Bu tezler tamamen yanlış çünkü ilk etapta ortaya çıkan veriler Avrupa verileriydi ve bunların diğer ülkelere göre güvenilirliği daha yüksekti. Şimdi ise Rusya, Hindistan, Güney Amerika ülkeleri, Afrika ülkeleri ve bazı Asya ülkeleri merkezli veriler gelmektedir. Bu ülkelerin bazılarının sağlık sistemi çok zayıf olduğu için ölen kişileri bile tespit edemiyorlar. Bazılar ise ölüm sayılarını bilerek gizlemektedirler. Bu yanlış veriler neticesinde dünyada ölüm oranları aşağı çekilmektedir. Dolayısıyla bu verilere bakarak virüsün öldürücü etkisinin azaldığını söylemek mümkün değil. Üçüncüsü de, uzun süre sosyal hayattan kısıtlanan insanlarda bir bıkkınlık meydana gelmiş olması. İnsanlar artık biraz rahatlamak ve ferahlamak istiyorlar. Bu üç önemli sebep toplumda oluşan rehavetin sebepleri olarak görülebilir." diyerek konuşmasını sonlandırdı. (İLKHA)