Köklü bir tarihe sahip olan ve geçmişte yüzlerce ustanın geçim kapısı olan kalaycılık, Elazığ’da yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Ömrünün büyük bir bölümünü kalaycılık mesleğine ayıran Muzaffer Poyraz, kalaycılık mesleğine gençlerin ilgi duymadığını söyledi.
Poyraz, “45 senedir bu işi yapıyoruz. Vallahi gelecek nesil gelmiyor ki ne diyelim. Artık kalaycılık mesleğini kimse yapmak istemiyor. Kalaycılık mesleği üç aşamalıdır. Bir yerde kum ile silme işi yapılır, diğer taraftan düzeltme ve son olarak kalaylanır. Malzeme kalaylandıktan sonra müşteri malını alır, gider. Kalaylanmak üzere tabak, kazan ve teşte geliyor. Yani biz kalaycılık mesleğini devam ettiriyoruz. Benden sonra aileden kimse bu işi yapmaz, çünkü hepsi memur oldu. Biz bu işin sönüp gitmesine müsaade etmeyiz, buluruz birilerini.” dedi.
“Bu mesleği dede, baba ve oğul olarak üç nesildir sürdürüyoruz”
Yarım asırdan fazla Kalaycılık mesleği ile geçimini sürdüren Alaattin Uludere, kalaycılık mesleğini öğrenmek adına kimsenin gelmediğini ve her geçen gün kalaycı ustaların azaldığını ve sadece iki kişi kaldıklarını belirtti.
Uludere, “Bu mesleği yani kalaycılığı dede, baba ve oğul olmak üzere üç nesildir sürdürüyoruz. 7 yaşından 60 yaşına kadar bu meslekle ilgilendim. Kalaycılık mesleğini öğrenmek için kimse gelmiyor. Ustalarımız her geçen gün azaldı, kala kala iki kişi kaldık. Bizler sadece bakırdan olan malzemelere kalaylama işlemini yapıyoruz. Yemek pişirilen, pekmez yapılan tencereler, kazanlar işte onları kalaylıyoruz. Yani bakır dışında kalan çelik alüminyum gibi araç gereçlere kalay olmaz. Diğerleri bakırın yerini tutmaz. Bakırdan yapılan malzemeler el işidir, sağlıklıdır ve kullanışlıdır. Bize getirilen tabaklara kalayı uyguladığımız zaman ne mikrop nede yağ kalıntıları, hiçbir şey kalmıyor. Tertemiz oluyor. Müşterilerimiz var ama usta bulmak zor. İki kişi bu işi yapıyoruz. Ben de doluyum o da dolu. Şimdi bide bakıra yöneliş de var. Virüsten ne bileyim sağlıklı yaşamdan ötürü bakıra dönüş var. Bakıra olan rağbetin artmasıyla müşteri sayısı fazlalaştı. Usta yok ne yapalım, sabahtan getirmişler, kap çanak dolmuş yani. Kalaylanacak olan malzemeleri bir hafta üç veya beş gün sonrasına erteliyoruz. Burada dört kişinin çalışması lazımdı. Usta, çırak, kalfa ne bileyim mesela kapları kalaylayan ayrıydı, şimdi ise üç kişinin işini yapıyorum. Yok yani, adam yok. Gördünüz işte temizlenecek, yamuk bir tarafı varsa düzeltilecek, son olarak ise kalaylanacak. Kazan, tencere, kap hepsi üç elden geçer. İlk önce ateşte yanar, temizlenir ve son olarak kalaylanır.” ifadelerini kullandı.
“Bu meslek tarihi bir meslektir”
Kalaycılık mesleğinin sürdürmeye çalışan Alaattin Uludere, kullanılan malzemelerin pahalı olmasından ve müşterilere yüksek fiyat vermekten yakındı.
Uludere, “Kullandığımız malzemelere gelince ise hepsi pahalı. Kok kömürü pahalı, kalay pahalı, bunlardan şikâyetçiyiz. Ucuz olmadığı için ucuza da iş yapamıyoruz, müşteriye bir tencere için 50 TL dediğimiz zaman müşteri bizi dövecek neredeyse. Yani kalay ve kömür ucuz olsa ucuz söyleriz. Bulunduğumuz iş yerleri değişmez. Bizim yetkililerden istediğimiz kalaycılığı yürütebilmek için çalışacak, mesleği öğrenecek kimselerin olmasıdır. Mesleği öğrenmek için yanımıza işçi getirecek ihtiyaçlarını karşılayacak biz de işi öğreteceğiz. Bu meslek tarihi bir meslektir. Kalaycılık devam eder ama eğer bu meslek üzerine kimseyi yetiştiremesek kalaycılık dükkânımız kapanıp gidecek. Ama yanımda birisi yetişse iyi ama zor bir meslek, şahsen 53 yıldır halen yapamadığım özel işçilik istenen yerleri var.” dedi.
Evindeki bakır tencereleri kalaylamak üzere Kalay ustası Alaattin Uludere’nin yanına gelen Zennure Ozan ise pekmez ve sucuk yapımında bakır tabak ve tencerelerin tercih edildiğini dile getirdi. (İLKHA)