BİNÇEVDER Başkanı Cuma Karaarslan, “O sele neden olan dereler hep vardı ve selde birkaç yılda bir tekerrür eden kaotik bir iklim olayıdır. Dereler Dünya oluşturduğundan beri vardı, yerleşim yerleri sonradan oluştu. Bize göre dereleri basan insanlardır. Yerleşim yerleridir.” dedi.
İnsanların dereleri bastığını ileri süren Binçevder Başkanı Cuma Karaarslan; “O sele neden olan dereler hep vardı ve selde birkaç yılda bir tekerrür eden kaotik bir iklim olayıdır. Dereler Dünya oluşturduğundan beri vardı, yerleşim yerleri sonradan oluştu. Bize göre dereleri basan insanlardır. Yerleşim yerleridir. Kimse uyarmasa da arazi kullanımı bilinci tarihten gelen ve felaketlerin bir nimet sayılması ile şekillenen bilgi ve hafıza yenilenmesidir. Nereye ev yapılır, nereye ticari alan, nereye tarım yapılır, neresi korunur bu sınıflandırma için mucit olmaya gerek yok. Sadece Dünyanın bize ait olmadığını ve bizimle beraber ekolojik bir bütünün parçası olduğumuzu hatırlarsak, suya, sele, ormana, tarıma, depreme göre yapılaşma ve korunma mümkündür. Ülkede her dönem yaşanan ve son olarak Giresun'da yaşanan doğal afet Ülkenin ne kadar plansız ve çarpık yapılaştığını, kentlerin felaketlere ne kadar hazırlıksız olduğunu bir kez daha gösterdi, Dereler selden önce de vardı. Ama yerleşim alanları sonradan oluşturuldu” diye konuştu. “Selden önce arazi, dere, orman, kamu alanlarını işgal ettik, talan ettik” Yaşanan sel felaketinin erozyon ve kaybolan toprakların yanı sıra sel sonrası yapılan açıklamaların ahlak erozyonu içinde de olunduğunu gösterdiğini kaydeden Karaarslan: “Selden önce ne idiysek, selden sonra da yapımızı ortaya koyduk. Selden önce arazi, dere, orman, kamu alanlarını işgal ettik, talan ettik, selden sonra akıl talanına başladık. Kısaca bizim olmayan, yasaya ve yaşam alanlarına, arazi sınıf ve yeteneklerine uymayarak bir dağ, deniz, dere işgali ve talanına giden insanoğlu kendi talanına ses çıkarmayıp, selden sonra karar vericiler yöneticiler doğal felaket algısı yaratarak adeta kendini kurtardı. Bu durum ahlaki erozyon içinde olduğumuzun bir kanıtı. Ya selden önceki talancıları niye kimse konuşmuyor. Selden önce ormanı talan eden, kıyıları, işgal eden, ormana odun gözü ile bakan, çevreyi ve doğal varlıkları bir geçim kaynağı gören, dereleri satan, hes kuran, uyduran zihniyet hem talan ediyor hem de yasaları hiçe sayıyor. Peki, yasaları uygulamak durumunda olan yerel yönetimler, su ve taşkın alanları gözlemcileri ne yapıyor? Neye göre imar, neye göre plan yapıyorlar? Ben bu planların tamamının seçim ve geçim derdine kurban edildiğini söylüyorum” dedi Karaarslan, benzer afet olaylarının olmaması için alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı: * Dere yatakları, 100–500 ve 1000 yıllık debilere göre yeniden çalışılmalı Ormansızlaşma ve bitki örtüsünün tahribine son verilmeli. * Sel ve heyelan tehlikesi bulunan alanlar ağaçlandırılmalı, bitki örtüsü korunmalı ve arttırılmalı * Başta İmar olmak üzere, Yeraltı Suları ve Kıyı Koruma yasaları yeniden düzenlenmeli, Soruna yaşanmadan önce önlem alabilmek için, Sel başta olmak üzere Afet Eylem Planları hazırlanmalı * Sorunun yaşandığı bölgelere ait sel ve erozyon haritaları çıkarılmalı * Tespiti yapılan bölgelerin imar planları felaketlere göre yeniden düzenlenmeli İmar aflarına son vermeli. * Dere yatakları imara açılmamalı, kaçak yapılaşmaya göz yumulmamalı. * Yol güzergâhları dere yatakları içinde yer almamalı. * Yol yapımlarında kıyılara ve eğimli arazilere müdahalede dikkatli olunmalı, önlem alınmalı, yol geçişleri 500 yıllık sel ve feyezan debilerine göre planlanmalı. * Yerleşim yerleri, yol güzergâh seçimleri ve arazi kullanım planlamasında bilimsel çalışmalar göz önüne alınmalı, dere, yağış havzaları, zemin etütleri yapılmalı. * Yanlış tarım uygulamalarından ve arazi kullanımlarından vazgeçilmelidir. * Bölgesel ve ülkesel ölçekte arazi kullanımı planlaması yapılmalıdır. |