HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı haftalık iç gündem değerlendirmesinde; Meclis’te görüşülmeye başlanan 2021 bütçesi, elektrik faturalarındaki soygun ile pandemi sürecinde açlık ve israf gibi gündemin öne çıkan başlıkları masaya yatırdı.
2021 bütçesi
2021 yılı bütçesi mecliste görüşülmeye başlandığını hatırlatan Sağlam, "Bu bütçeye göre gelirler 1 trilyon 101,1 milyar, giderler ise 1 trilyon 346,1 milyar TL olarak hesaplandı. 2021 bütçesinin açıklanan hedeflerinden biri ‘kamu borçluluğunu düşük ve sürdürülebilir düzeylerde tutmak’ olarak açıklandı. Fakat bütçe açığı ise 245 milyar lira olarak öngörüldü. Bütçe gelirlerinin yüzde 22’sini aşan bu açığı kapatmak için mevcut borca yenileri eklenecektir. Bütçe gelirlerinin iki katına ve milli gelirin yarısına yaklaşan borçların yüksek olduğu açıktır. Bu kadar yüksek borç ve dolayısıyla yüksek faiz yükü tedbir alınmazsa gelecek nesillerin de ödeyemeyeceği bir noktaya gelecektir." dedi.
2021 bütçesinde tarımsal desteklere dikkat çeken Sağlam, "2021 yılı enflasyon hedefi yüzde 9,9 olarak öngörülürken, bütçede vergi kalemlerindeki genel artış oranının yüzde 17.6 olarak hesaplanması, enflasyonu tetikleyecek vergi zamlarına işaret etmektedir. 2021 merkezi bütçesinde faiz giderlerine 179 milyar lira ayrılmıştır. Bu bir önceki yıla göre yüzde 9,2 artış demektir. Faize ödenecek para bütçe içerisinde yüzde 13,2 gibi korkunç bir orandır.
Pandemi sürecinin gölgesinde hazırlanan 2021 bütçesinde tarımsal desteklere de dikkat çekmek gerekir. Gıda ürünlerinde kendi kendine yetebilmenin önem arz ettiği bu dönemde bütçede yer verilen tarımsal destek, beklentilerin altında kalmıştır. 2020 yılı 11 aylık dönemde 18,4 milyar lira tarımsal destek ödemeleri yapılırken, 2021 yılı bütçesinde tarımsal destek için 22 milyar lira ayrılmıştır. Girdi fiyatlarındaki yüksek artışlar nedeniyle bu rakamlar yetersiz kalacaktır." ifadelerini kullandı.
Elektrik faturalarıyla soygun kabul edilemez
EPDK’nin halkın aleyhine aldığı kararları değerlendiren Sağlam, "EPDK tarafından 2015 yılında yayınlanan tebliğlerde; elektrik şirketlerinin temsil, ağırlama, konaklama, ilan, dernek aidatı vb. özel harcamalarını içeren işletme giderlerinin yüzde 7 oranında arttırılması kararları alınmıştı. EPDK’nin 1 Ocak 2021’den itibaren 5 yıl süreyle geçerli olacak olan yeni tebliğlerinde de aynı uygulamanın devam edeceği ortaya çıkmıştır. Bu kararlarla elektrik dağıtım şirketlerinin vatandaşı ‘yolunacak kaz’ olarak görmelerinin EPDK tarafından da desteklendiği görülmektedir. Elektrik faturalarında var olan elektrik birim fiyatının vatandaşların aleyhine olacak şekilde hesaplandığı, devlet bürokrasisinin vatandaşlar yerine söz konusu şirketlerin menfaatlerini öncelediği bu kararlarla gün yüzüne çıkmıştır. Buzdağının görünmeyen kısmı ise, dağıtım şirketlerinin yatırım ve işletme harcamalarındaki rant uygulamalarına denetleme konumundaki mercilerin göz yummasıdır.
Birim fiyatın hesaplanmasında kullanılan enerji tedarik bedeli, kayıp-kaçak bedeli, işletme giderleri, amortisman bedeli, yatırım bedeli gibi girdi kalemlerinin açıklanmadığı, bu anlamda faturalarda şeffaflık bulunmadığı, bu kalemler üzerinden şirketlerin haksız kazanç sağladığı ortadadır. Elektrik faturalarının zamlarla yeterince şişkin hale geldiği ve vatandaşların yüksek enflasyon altında ezildiği bu dönemde, dağıtım şirketlerinin temsil, ağırlama, konaklama, ilan, dernek aidatı vb. özel harcamalarının tüketiciye yüklenmesi kabul edilemez." dedi.
"Özel şirketler kamu kurumu gibi tüm giderlerini vatandaşlardan almaya çalışmaları hukukun genel ilkelerine uygun değildir"
Sağlam değerlendirmesine şöyle devam etti:
Bu uygulamaların yeni bir uygulama olmadığı, önceden de var olduğu şeklindeki savunmanın tutarlı bir tarafı yoktur. Zira kamu kurumları vatandaşlara hizmet sunarken kâr amaçlı düzenlemeler yapmazlar. Zarar edilmemesi ve hizmetlerin devamının sağlanması için maliyetlerin üzerine hizmet giderleri eklenerek birim fiyat belirlenmektedir. Ancak bu kurumlar özelleştirilirken özel şirketler kâr elde etmek için gerekli hesapları yaptıktan sonra birim fiyatları tespit etmektedirler. Doğal olarak tüm personel ve hizmet giderlerinin hesabı yapıldıktan sonra fiyatlandırma yapılmaktadır. Bu nedenle özelleştirme ile kamu kurumlarından mal ve hizmet satın alan özel şirketler kamu kurumu gibi tüm giderlerini vatandaşlardan almaya çalışmaları hukukun genel ilkelerine uygun değildir.
Elektrik kullanımında oluşan kayıp ve kaçak bedelinin dürüst vatandaşlardan alınması suç ve cezanın şahsiliği ilkesine açıkça aykırılık arz etmektedir. Elektrik dağıtım şirketleri bununla birlikte kaçak elektik kullandığı gerekçesiyle vatandaşlardan büyük paralar tahsil etmekte ve suç duyurusunda bulunmaktadırlar. Elektrik dağıtım şirketleri hem kaçak bedellerini icra marifetiyle tahsil etmekte hem de oluşan kayıp kaçak farkları tüm vatandaşların faturasına yükleyerek mükerrer tahsilat yapmaktadırlar.
"Hükümet, vatandaşların haklarını korumak için gerekli düzenlemeleri yapmalıdır"
Hükümete çağrıda bulunan Sağlam, "Hükümet, tüketicinin sırtına bindirilen bu ağır yükü hafifletmeli, vatandaşların haklarını korumak için gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Bu anlamda; şirketlerin özel harcamaları ile kayıp kaçak bedellerinin vatandaşa ödettirilmesi uygulamalarına son verilmelidir." diye kaydetti.
Pandemi sürecinde açlık ve israf
Türkiye’nin ev sahipliğinde yapılan İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı 3. Genel Kurul Toplantısını değerlendiren Sağlam, "İİT Üyesi ülkelerde 64,5 milyon insanın akut açlık sorunu ile karşı karşıya olduğu açıklandı. Dünya genelinde ise 820 milyondan fazla insanın yetersiz beslendiği belirtildi. Sadece bir yıllık pandemi sürecinde 132 milyon insan gıda yetersizliği ile karşı karşıya kaldı. Üretilen gıdanın üçte birinin israf edildiği dünyada yetersiz beslenme nedeniyle zayıflayan bağışıklık sistemi, salgın hastalıklara kapı aralamaktadır. Her gün binlerce kişi bu sebeplerle yaşamını yitirmektedir. İsraf, adaletsiz gelir dağılımı, kaynak sömürüsü ve kaos, dünyadaki açlığın en önemli sebepleridir." dedi.
"Açlık sorunuyla mücadele için gıda israfı mutlaka önlenmeli ve kaynakların sömürülmesi engellenmelidir"
Adil gelir dağılımının sağlanması gerektiğini vurgulayan Sağlam, "Özellikle İİT’na üye ülkelerde yaşanan gıda yetersizliği ve buna bağlı ölümlerin en önemli sebebi; ülkeleri kasıp kavuran kaostur. Buna rağmen İİT, üye ülkelerin iş birliğini güçlendirecek ve insani dramı sona erdirecek bir çözüm üretmemektedir. İİT’nin yanı sıra İslam Kalkınma Bankası kuruluş amacı da olan ‘geri kalmış ülkeleri kalkındırma’ misyonunu yerine getirmemektedir. Dünyada yetersiz beslenme ve açlık sorunuyla mücadele için gıda israfı mutlaka önlenmeli ve kaynakların sömürülmesi engellenmelidir. Aynı zamanda birçok ülkede var olan ekonomide ‘zümre’ ayrıcalığı engellenerek adil gelir dağılımı sağlanmalıdır." şeklinde ifade etti. (İLKHA)