Sağlam: "Halkın gündeminden uzaklaşan siyaset kurumu sorunların çözümüne odaklanmalı"
HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, siyaset kurumunun, halkın gündeminden ve her geçen gün çözümün adresi olmaktan uzaklaştığına; bunun yerine sorunların çözümüne odaklanması gerektiğine dikkat çekti.
Sağlam:

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, iç gündeme ilişkin yaptığı açıklamada; siyaset kurumu, ekonomi yönetimi, 2021-2022 seçmeli ders tercihleri ile WhatsApp’ın yeni sözleşmesi ve sosyal medyadaki tehlikeler gibi gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.

Siyaset kurumu sorunların çözümüne odaklanmalıdır

Siyaset kurumunun sorunlara çözüm bulması gerektiğini söyleyen Sağlam, "Türkiye’de siyaset kurumu, her geçen gün çözümün adresi olmaktan daha da uzaklaşmaktadır. Yürütülen algı operasyonları, masa başı mühendislikler, kullanılan ötekileştirici dil ve şiddet üreten üsluplar siyaset kurumunu halkın gündeminden uzaklaştırmaktadır. Halkı kamplara bölerek birbirine karşı kışkırtmak millete de memlekete de düşmanlıktır. Siyasi kişiliği ve söylemi nedeniyle 60-65 yaşlarındaki insanların yollarının kesilerek şiddet uygulanması utanç vericidir. Siyasetin tıkanması, çözüm üretememesi ve ilkelerin iflasıdır." dedi.

"Gündemin bu şekilde meşgul edilmesi, sorunların çözümüne bir katkı sunmamaktadır"

Siyaset kurumunun kısır bir döngüden kurtarılması gerektiğine dikkatleri çeken Sağlam, "Çözüm bekleyen yığınla memleket meselesi varken, siyaset sahasının operasyonel bir hüviyet kazanması üzerinde özellikle hükümet cenahı iyi düşünmelidir. Türkiye, temel insan hakları ve hukuktan ekonomiye, eğitimden sağlığa, manevi değerlere yabancılaşmadan kültürel ve ahlaki yozlaşmaya kadar birçok derin kriz ile boğuşmaktadır. Tüm bu büyük sorunların üstünü örtmek istercesine ülke, medya üzerinden erken seçim, ittifak pazarlıkları ve siyasi oyunlar gibi suni gündemlerle meşgul edilmektedir. Gündemin bu şekilde meşgul edilmesi, sorunların çözümüne bir katkı sunmamaktadır. Memleket olarak bizim kaybedecek bir günümüz bile olmamalıdır. Siyaset kurumu bu kısır döngüden kurtarılmalıdır." diye kaydetti.

Ekonomi yönetimi, döviz baskısından faiz sarmalına sığındı

Faiz sarmalına sığınan ekonomi yönetimine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sağlam, "Faiz lobisine direnmekten vazgeçen ekonomi yönetimi, muadil ülkelerde sıfıra yakın olan faiz oranlarını peş peşe artırma yoluna gitti. Yüksek faiz, bankalardan ticari kredi çeken yatırımcıya bir darbe daha vurdu, beklenen TL değerlenmesi ise gerçekleşmedi. Bu süreçte ihtiyaç duyulan yatırım, üretim, ihracat gibi istihdamı artıracak ve ekonomiyi canlandıracak etkenler yüksek faize kurban edilirken, hiçbir katma değer üretmeyen ve paradan para kazanan kesimler servetlerine servet kattı. Geçen günlerde TOBB Başkanı da buna dikkat çekerek bankaların maliyetlerinin çokça üzerinde uyguladıkları faizlerle yatırımları engellediklerine dikkat çekti. Sayın Cumhurbaşkanı da birçok yatırımcının faiz yükü altında ezildiğine, bankaların yatırımcıyı sömürmesi nedeniyle birçok şirketimizin batma noktasına geldiğine işaret etti." dedi.

"Kapitalist sistem, paradan para kazanmayı, yatırımcıya ise borçlandırmak suretiyle boyun eğdirmeyi ilke edinmiştir"

Yatırımcıyı faize mahkûm edilmemesi gerektiğini sözlerine ekleyen Sağlam, "Kapitalist sistem, paradan para kazanmayı, yatırımcıya ise borçlandırmak suretiyle boyun eğdirmeyi ilke edinmiştir. Borsa, döviz ve faizi kullanarak servete servet katmak, kapitalizmin temel politikasıdır. Emek ve alın teri dökenlerin de iktisadi hayatlarını rehin almayı hedeflemektedir. Bu acımasız sistemi sadece eleştirmek yetmez. Alternatifler üretilmelidir. Yatırımcıyı faize mahkûm etmek yerine emek- sermaye ortaklığı ya da üretime dayalı kâr oranları üzerinden kaynak sağlama yöntemleri alternatif haline getirilmelidir. Faiz yerine kâr/zarar ortaklığını esas alan katılım bankaları, yüksek kâr paylarından vazgeçerek ellerini taşın altına koymalıdırlar. Gelinen nokta itibarıyla hükümet, eleştiri yapmak yerine alternatifleri aktifleştirmeye odaklanmalıdır." ifadelerine yer verdi.

2021-2022 seçmeli ders tercihleri

Seçmeli ders tercihleri için değerlendirmede bulunan Sağlam, 2021-2022 eğitim öğretim yılı seçmeli ders başvurularının 22 Ocak’ta sona ereceğini hatırlatarak şunları kaydetti:

Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin hayatı ve Temel Dini Bilgilerden herhangi ikisi; anadili Türkçe olmayanların da bu derslerin yanında anadillerine ilişkin seçmeli dersi tercih etmelerini öneriyoruz. İnanç değerlerimizin korunması ve kadim kültürümüz ile zenginliğimiz olan farklılıklarımızın muhafaza edilmesi çok önemlidir. Çocuklarımız hem dinini, hem de anadilini iyi öğrenmelidir.
2011-2012 Eğitim Öğretim yılından itibaren çeşitli üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı, Bingöl Üniversitesinde de Zaza Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılması olumlu bir adım olarak kayıtlara geçerken seçmeli dersler için ilgili bölümlerden mezun olanlardan yeteri kadar öğretmen atamasının yapılmaması, bu olumlu adımları anlamsız kılmıştır. Bu yıl Zazaca için sadece bir atama yapılırken, Kurmancça için ise hiç atama yapılmadı.


"Dil öğretimini cazibeli hale getirecek ortamın oluşturulmaması dillere olan rağbeti düşürdü"

Dil öğretiminin önemine de değinen Sağlam, "Hükümet ilk yıllarda bir irade ortaya koyarak yasal engelleri kaldırdı.  Zazaki ve Kurmanci bölümlerine gösterilen ilgi de büyük oldu. Ancak yeterli atamanın yapılmaması, dil öğretimini cazibeli hale getirecek ortamın oluşturulmaması, yereldeki idarecilerin isteksizliği ile velilerin gelecek endişesi dillere olan rağbeti düşürdü. Böylelikle hükümet, bu olumlu adımı boşa çıkarmış oldu. Türkçeye verilen önem, vatandaşların anadili olarak konuştuğu diğer dillere de verilmelidir. Öncelikle MEB, yeteri kadar öğretmen atamalıdır. Bununla birlikte sivil toplum kuruluşları, okul İdaresi, rehberlik servisleri, öğretmenler ile okul aile birlikleri bu hususta öğrenci ve velileri yönlendirmelidir." ifadelerini kullandı.

WhatsApp’ın yeni sözleşmesi ve sosyal medyadaki tehlikeler

WhatsApp’ın yeni sözleşmesine değinen Sağlam, "İletişim ve haberleşme alanlarında yaşanan teknolojik gelişmeler, insan hayatını kolaylaştırmakla birlikte ciddi tehditleri de beraberinde getirmiştir. Bu haberleşme programlarından biri olan WhatsApp, yayımladığı yeni gizlilik sözleşmesi ile kullanıcıların bilgilerini üçüncü kişilerle paylaşmayı dayatmaktadır. Bu durum özel hayatın gizliliğini ihlal ederek bütün mahremiyetleri ticari bir metaa dönüştürmektedir. Bu tür küresel şirketler, ahlaki değer ve ilkeleri kapitalist emellerine alet etmekten çekinmemektedir." dedi.

"Hükümet, kendi vatandaşlarının kişisel verilerini koruma altına alacak gerekli düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmelidir"

Sosyal medyadaki tehlikelere de işaret eden Sağlam, "Günlük hayatımızın bir parçası haline gelen iletişim, bilişim ve diğer sosyal medya programları kişisel verilere ulaşmayı ve kullanmayı ürünlerini kullanım şartı olarak dayatmaktadır. Bu tehlike her ne kadar bugün WhatsApp için söz konusu olmuş ise de aslında bütün program ve platformlar için geçerlidir. Hangi uygulamayı kullanırsak kullanalım yazdıklarımızın, konuştuklarımızın ve paylaştığımız bilgilerin hiçbirinin gizli kalmayacağı ve kötü amaçlar için kullanılabileceği bilinmelidir. Bu nedenle hangi programın daha güvenli olduğundan ziyade; mümkün ise bunları hiç kullanmamak, kullanılacak ise de bilinçli kullanmak ve mahrem bilgi, belge ve verinin buralarda tutulmaması daha çok önem kazanmaktadır. Türkiye’de sadece WhatsApp kullanıcısı yaklaşık 45 milyon kişi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu durum aynı zamanda devleti de ilgilendiren ciddi bir güvenlik tehdididir. Bu nedenle hükümet yurt içindeki ve yurt dışındaki şirketlere karşı kendi vatandaşlarının kişisel verilerini koruma altına alacak gerekli düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmelidir." şeklinde konuştu. (İLKHA)

Kategori: Siyaset
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal

KATEGORİ HABERLERİ

-