HÜDA PAR: Türkçe'ye verilen önem diğer dillere de verilmeli anadilde eğitimin önü açılmalı
​Çok dilliliğin medeniyet tezahürü olduğunu söyleyen HÜDA PAR Sözcüsü Demir, "Türkçe'nin korunması ve geliştirilmesine verilen önem, vatandaşların anadilleri olarak konuştukları diğer dillere de verilmeli ve anadilde eğitimin önü açılmalıdır." dedi
HÜDA PAR: Türkçe'ye verilen önem diğer dillere de verilmeli anadilde eğitimin önü açılmalı

HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir yaptığı açıklamada; Uluslararası Anadil Günü, dövizdeki düşüşün fiyatlara yansımaması, yüksek faiz sorunu, can çekişen yeme içme sektörü ve TÜİK’in 2020 yılı yaşam memnuniyeti verileri gibi iç gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.

"Diller Allah’ın ayetlerindendir"

Uluslararası Anadil Gününe ilişkin açıklamalarda bulunan Demir, “İnkar ve asimilasyon politikalarının tezahür ettiği hususlardan biri de anadillere yönelik yasaklardır. Bunun önüne geçmek için UNESCO, 21 Şubat gününü Uluslararası Anadil Günü olarak ilan etmiştir. Çok dillilik bir medeniyet tezahürüdür. Toplumları kendi kültürlerine bağlayan unsurların en önemlisi dildir. Bu nedenle anadillerin desteklenerek yaşatılmaları; devletlerin kendi toplumlarına ve insanlığa karşı temel sorumluluklarındandır. Dillerin unutulması, aslında medeniyetlerin ve kadim kültürlerin yok olmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanının geçtiğimiz günlerde ifade ettiği ‘Ana dilleriyle bağları zayıflayan toplumların zamanla sürüleşmesi, sömürgeleşmesi, kimliksiz hale gelmesi kaçınılmazdır’ cümlesi bu anlamda önemli bir gerçeği göz önüne sermektedir.” dedi.

“Bugüne kadar farklı dillerin korunması yönünde ciddi bir irade ortaya konulmamıştır”

Anadilde eğitimin önemine dikkati çeken Demir, açıklamasını şöyle sürdürdü:

Türkiye, anadil karnesi zayıf ülkelerden biridir. Yıllarca uygulanan asimilasyon politikaları nedeniyle Kurmancça, Zazaca, Pomakça, Çerkezce, Arapça ve Süryanice gibi diller zamanla unutulmaya yüz tutmuş, bu dilleri konuşan vatandaşlar anadillerini çocuklarına yeterince öğretememişlerdir.
Türkiye vatandaşlarının sürüleşmelerinin ve kimliksizleşmelerinin önüne geçmek, öncelikle devletin temel sorumluluğudur. Ancak bugüne kadar farklı dillerin korunması yönünde ciddi bir irade ortaya konulmamıştır. Bilakis Farklı dillerin varlığını bir tehdit olarak gören anlayışın bazı dönemlerde devlet politikasına dönüşmesi, insanların ötekileştirilmesine neden olmuştur.

Dillerin varlığına ilişkin önyargılardan arınmış bir resmi bakış açısı geliştirilmeli, dil çeşitliliği topluma bir medeniyet bakiyesi olarak sunulmalıdır. Türkçe’nin korunması ve geliştirilmesine verilen önem, vatandaşların anadilleri olarak konuştukları diğer dillere de verilmeli ve anadilde eğitimin önü açılmalıdır.

"Dövizdeki düşüşün fiyatlara yansımaması ve yüksek faiz sorunu"

Dövizdeki düşüşü değerlendiren Demir, “Döviz kurunda yaşanan aşırı yükseliş, maliyetleri artırdığı gerekçesiyle gıdadan elektroniğe, otomotivden enerjiye her alanda zam yağmuru şeklinde tüketiciye yansıtıldı. Kurda yaşanan büyük düşüşün de indirim olarak tüketiciye yansıması beklenirken fiyatlarda hissedilir bir düşüş yaşanmadı. Kurdaki dalgalanma bu haliyle hem özel hem kamu sektörü tarafından tüketici aleyhine bariz bir fırsatçılık aracına dönüştürülmektedir. Bu fırsatçılıktan vazgeçilmeli, başta enerji ve gıda olmak üzere dövizdeki düşüşe paralel indirimler vatandaşa yansıtılmalıdır.” dedi.

“Enflasyon artışında da etkili olan faize karşı hükümet derhal adım atmalı”

Yüksek faiz sorununa da değinen Demir, “Döviz kurunun dengelenmesi için faiz oranları aşırı derecede artırıldı. Ancak bu faiz artışı, beraberinde başka handikaplar getirdi. Kendi ülkelerinde sıfıra yakın faiz oranları nedeniyle kazanç sağlayamayan yabancı sermaye; üretim ve istihdama katkısı olmayan sıcak para olarak Türkiye’ye girmekte, yüksek faiz oranları ile sermayelerini katlamaktadırlar. Yerli yatırımcı için de yatırım yerine faizden kazanç sağlamak daha cazip hale getirilirken kaynak sıkıntısı çeken yatırımcı da bankaların faiz sömürüsüne teslim olmaktadır. Enflasyon artışında da etkili olan faize karşı hükümet derhal adım atmalı, faizsiz bir ekonomik sistem alternatifi geliştirilmelidir.” ifadelerine yer verdi.

"Yeme içme sektörü can çekişiyor"

Koronavirüs ile mücadele konusunda yapılan yanlışlıklara işaret eden Demir, şöyle devam etti:

Bazı siyasi partilerin kongrelerinin tıklım tıklım dolu salonlarda yapılması; aylardır ekmek tekneleri kapalı olan esnafı, bir yıldan beri evlere kapatılarak toplu taşıma araçlarına alınmayan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı insanımızı incitmiş, sağlık çalışanlarının motivasyonunu kırmıştır.
Salgın gerekçesiyle basın açıklamaları, toplantı ve gösteriler yasaklanıp Baro seçimleri ertelenirken kurallara uymada örnek olması gereken yetkililerin bu tedbirsizliği, korona ile toplumsal mücadelede zafiyet oluşturmaktadır.

“Kalabalık Kongreler sıkıntı oluşturmuyorsa yeme içme sektöründe tedbirler eşliğinde müşteriyi masada ağırlamak da problem oluşturmamalıdır”

Yeme-içme sektörünün can çekiştiğine dikkatleri çeken Demir, “Kalabalık Kongreler sıkıntı oluşturmuyorsa yeme içme sektöründe tedbirler eşliğinde müşteriyi masada ağırlamak da problem oluşturmamalıdır. Salgının başından beri ciddi kısıtlamalara maruz kalan ve iki milyon kişiye istihdam sağlayan lokanta, kafe, pastane, düğün salonu esnafı can çekişmektedir. Paket servis veya gel-al uygulamasıyla ayakta durmaya çalışan esnaf kira, vergi ve faturalarını ödeyemiyor. Temasın maksimum derecede olduğu toplu taşımaya kısıtlama getirilmezken yeme içme sektörüne uygulanan yasaklama tezat oluşturmaktadır. AVM'lerde, uçaklarda, otobüslerde ve resmî kurumlarda uygulanan HES kodu uygulaması gerekirse bu sektörde de uygulanarak müşterilerini masada ağırlamalarının önü açılmalıdır.” diye kaydetti.

"Evli olanlar evli olmayanlara göre daha mutludur"

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2020 yılı yaşam memnuniyeti araştırmasının sonuçlarını değerlendiren Demir, “Sonuçlara göre bireylerin mutluluk kaynağında öne çıkan faktör aile oldu. Toplumumuzu mutsuzluğa iten birçok neden vardır. İşsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, ahlaki çöküntü, madde bağımlılığı gibi faktörlerin yanı sıra aile kurumunun zarar görmesi de mutsuzluğun nedenlerindendir. TÜİK verilerine göre evli olanlar evli olmayanlara göre hayatından daha memnundur. Temiz bir toplum ve sağlıklı nesiller için aile kurumunun korunması çok önemlidir.” dedi.

“Aile, güçlü bir toplum ve istikrarlı bir gelecektir”

Son olarak aile kurumunun önemini vurgulayan Demir, “Aile, güçlü bir toplum ve istikrarlı bir gelecektir. Batı, kültür emperyalizmi yoluyla gençleri evlilikten uzaklaştırarak aile yapımızı tehdit etmektedir. Toplumu derinden sarsan sayısız sorunun yaşandığı günümüzde, geleceğimizi korumak için herkese sorumluluklar düşmektedir. Bu çerçevede aile, başta devletin ilgili kurumları olmak üzere toplumun tüm kesimleri tarafından desteklenmeli, zarar görmemesi için gereken hassasiyet gösterilmelidir. Evliliklerin azaldığı, boşanmaların ise hızla arttığı günümüzde geleceğimizin büyük bir tehdit ile karşı karşıya olduğu unutulmamalıdır.” şeklinde konuştu. (İLKHA)

Kategori: Siyaset
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal

KATEGORİ HABERLERİ

-