Birçok alimin katılım sağlayıp sunum yaptığı 6'ncı Âlimler Buluşması sona erdi. Yapılan sunum, değerlendirme ve istişareler sonucunda 9 maddelik sonuç bildirgesi yayımlandı.
Sonuç bildirgesinde şu ifadelere yer verildi:
Müslümanların birliği gayesinin kolay bir hedef olmadığı hususu izahtan varestedir. Dolayısıyla Müslümanların birliği ve ittihadından bahsettiğimizde bu hedefin hemen gerçekleşmeyeceğini bilmekteyiz. Ancak bu durum o yolda atılacak adımlara engel olmamalıdır. Çünkü bu yolda aşılacak her merhale bizi hedefe daha da yaklaştıracaktır. Bu çerçevede tüm Müslümanları kalben sevmek bu yolda atılacak ilk adım olacak iken şartlar ne olursa olsun Müslüman kesimlerin birbirine düşman olmama konusunda alacakları ortak bir karar bu konuda aşılmış çok önemli bir merhale olacaktır.
Siyonist işgal rejimi ile normalleşmeye karşı direnmek ve işgal ettiği mukaddes beldeleri terk edinceye kadar Siyonist işgal rejimi ile düşmanlık tüm ümmetin görevidir. Bu direniş aynı zamanda Müslümanları Kudüs ve Mescid-i Aksa etrafında birleştirme potansiyeli de taşımaktadır. Hiç şüphesiz bu konuda ümmeti uyandırmak da bu hususların en çok farkında olan ulemanın görevidir.
Batı dünyası, yaşayan tek medeniyet olma hayalini gerçekleştirme konusundaki en büyük engelin İslam Medeniyeti olduğunun farkındadır. Bunun için de elindeki tüm imkânlarla İslam’a ve Müslümanlara saldırmaktadır. Bu saldırılar karşısındaki en önemli görevimiz bu saldırıları dünya kamuoyu nezdinde görünür kılmak ve sonra da güçlü karşı propagandalarla İslam Medeniyetinin büyüklüğünü tüm dünyaya göstermek olacaktır.
Covid-19 salgını tüm dünyayı etkilediği gibi İslam dünyasını da derinden etkilemiştir. Öyle görünüyor ki bu etki birkaç yıl daha da devam edecek ve belki yeni salgınlarla bu iş sürüp gidecektir. Dolayısıyla bu tip salgın hastalıklarla beraber yaşamaya alışmalı ve bu salgının ibadet, ilim, tedris ve sosyal sorumluluklarımızı aksatmasına müsaade etmemeliyiz.
Büyük komutan Selahaddin-i Eyyubi anılmadan nasıl ki Kudüs’ün tarihini yazmak mümkün değilse Kürtler anılmadan da Kudüs’ün tarihi yazılamaz. Kürtler her dönemde Kudüs’e karşı mesuliyetlerinin farkında olarak bu sorumluluklarını yerine getirmeye çalıştıkları gibi bugün de bu sorumluluklarının şuurundadırlar.
Geçmiş akide kitaplarımız kendi dönemlerinde İslam’a ve İslam inancına yönelen saldırılara en güzel bir şekilde cevap vermişlerdir. Bugün ise bambaşka yönden yeni saldırılar yapılmaktadır. Bugünkü saldırılara klasik kitaplarımızla cevap vermemiz mümkün değildir. Dolayısıyla tüm dünyada olduğu gibi Kürt coğrafyasında da İslam inancına yönelik saldırılara karşı ciddi çalışmalar yapılmalı ve saldırılar ikna edici mantıki delillerle savuşturulmalıdır.
Dini sorumluluk, her hak sahibinin hakkını savunmayı gerektirmektedir. Bugün Kürtler de birçok insani hakkından mahrum bulunmaktadır. Bu hakları savunmak, bu hakların geri iadesi için gerekli çabayı göstermek dini ve insani bir vecibedir.
Parçalanma ve tefrika her türlü kötülüğün kapısını açarken, birlik ve beraberlik de aynı şekilde büyük hayırların kapısını açmaktadır. Bu anlamda Kürtlerin iç ihtilaflarını konuşarak çözebilecekleri bir noktaya ulaşmaları için Ulemanın oynayabileceği rol büyüktür. Şüphesiz Ulemanın bu rolünü oynayabilmesi için de riyaset ehlinin sorumlulukları bulunmaktadır.
Kürtler, İslam ümmetinin önemli bir uzvu olarak tarih boyunca İslam’a ve İslam kültür külliyatına katkıda bulunmuşlardır. İbnu Salah’tan, İbni Esir’e, Amidi’den İbni Teymiye’ye ve çağımızda Babanzade Ahmet Naim’den Üstan Said Nursi’ye kadar binlerce âlim, ilim bayrağını taşımışlardır ve bugün de taşımaya devam edeceklerdir inşallah. (İLKHA)