Bingöl Rehberlik Araştırma Merkezinde görevli psikolojik danışman Hamza Ayaz, sömestr tatilinde öğrenci ve velilere çağrıda bulundu.
Hamza Ayaz, velilerin, öğrencilerin karne notları üzerinden öğrencinin kişiliğine zarar verecek söz ve davranışlardan uzak durmaları gerektiğinin altını çizdi.
Sömestr tatilinin çocuklar açısından bir dinlenme zamanı olduğunu aktaran Ayaz, okul sürecinin zorlu bir süreç olduğunu hatırlatarak velilere tatilde öğrencilerin ders çalışma konusunda sıkıştırılmaması gerektiğini söyleyerek öğrencilerin de dijital oyunlardan ziyade doğal oyunlar ve sportif faaliyetlerde bulunması ve tatilde en az 2 veya 3 kitap okunması gerektiği tavsiyelerinde bulundu.
Ayaz, karne notu zayıf öğrencilerin sonuçları değerlendirilirken sonuçlardan ziyade sebeplere inilmesi gerektiğinin altını çizerek çocuğun zayıf olduğu dersleri ön plana çıkararak çocuğa başarısız veya tembel olduğu söylenmemesi gerektiği, bu durumun öz saygısını yitirireceği ve kişiliğinin zedeleneceğini hatırlatarak çocuğun başarılı olduğu dersler üzerinden yola çıkılarak aileye, okula ve topluma kazandırılmaya çalışılması gerektiğini vurguladı.
“Öğrenciler okul sürecinde zorlu ve yorucu bir aşamadan geçiyor”
Sömestr tatili süreci ile alakalı açıklamalarda bulunan Ayaz, konuşmasında, “Öncelikle okul süreci birinci sınıftan on ikinci sınıfa kadar zorlu ve yorucu bir süreç olarak geçiyor. Sömestr tatilini çocuklar açısından tamamen olmasa da kısmen dinlenme zamanı olarak görebiliriz. Çocuklar bu süreci farklı etkinlikler ile daha sağlıklı geçirebilirler. Ailelerin yaptığı yanlışlardan biri de bu süreci sadece ders çalışma süreci olarak görmeleridir. Çocuklar bu süreçte tatili dijital materyaller olmamak üzere oyun oynayarak geçirebilirler. Küçük yaş grubu çocukların kendi akranlarıyla sosyalleşebileceği oyunları kast ediyoruz. İleri yaş grubundaki öğrenciler (ortaokul, lise) içinse yaşadıkları ilin imkanları ölçüsünde çeşitli sportif, sanatsal ve kültürel etkinliklere katılabilirler. Masa tenisi, satranç, kayak, basketbol, futbol, karate, yüzme gibi alanlarda faaliyetlerde bulunabilirler.” dedi.
“Tatillerde çocukları sadece derse zorlamak sıkıcı olabilir”
Okul sürecinin zor geçtiğini hatırlatan Ayaz, “Bu süreçte çocukları derse yöneltmek veya zorlamak çocuklar için daha sıkıcı olabilir. Tamamen ders çalışılmasın demiyoruz ancak bu program cüzi miktarda olması gerekir. Ders çalışırken de soru çözme, eksik konuları tamamlama veya telafi etme noktasında yaklaşım sergileyip ikinci döneme hazırlık anlamında kısa zamanlı çalışmalar yapılabilir.” ifadelerini kullandı.
Hamza Ayaz, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çocuklarla beraber tatilde ailece akraba ziyareti yapılabilir. Bu durum hem çocukların sosyal becerilerinin geliştirilmesi hem de insan ilişkilerinin geliştirilmesi açısından sağlıklı bir durumdur. Bunula beraber çeşitli sosyal alanlarda dernek gibi faaliyetlerde bulunup buradaki faaliyetlerde becerilerini geliştirebilirler. Önemli bulduğumuz bir başka husus da kitap okumaktır. Çocuklar tatil sürecinde en az 2 veya 3 kitap okumalarını kendilerine hedef belirlemelidir. Kitap okumak çocukların zihinsel algılarını, konuşma becerilerini ve öz disiplinlerini geliştirir. Bu süreci çok geniş kapsamlı değerlendirmek gerekiyor. Hem çocukların dinleneceği hem eğlenebileceği hem de ilk dönemin eksikliklerini tespit edip telafi edebileceği ve ikinci döneme hazırlıklı bir şekilde girebilme sürecine dönüştürmek gerekmektedir.”
“Karne notunun zayıf olma nedenleri irdelenmelidir”
Ayaz, karne notu zayıf gelen öğrencilerin velilerine çağrıda bulunarak, “Öncelikle karne notunun neden zayıf olduğunun tespit edilip değerlendirilmesi gerekiyor. Bunun birçok faktörü vardır, anne baba olarak yaklaşımımızdan kaynaklı bir durum olabilir, aşırı baskı göstermiş olabiliriz, aşırı ilgisiz bir yaklaşımda bulunabiliriz, bütün bunlar çocuğun başarısızlığında bir etken olmuş olabilir. Aşırı ilgili veya aşırı baskıcı olmak gibi kavramlar var. Baskıcı bir anne baba profilinde çocuğa rağmen çocuğun faydası düşünülür ve bu durumda çocuk maalesef istemediği halde onu başarılı olmaya zorlama gibi bir durum söz konusudur ki bu da uzun vadede çocuğun kendi çalışma isteğine engel olur. Bunun yerine ilgili anne baba olabiliriz. Çocuğu karşımıza alıp onun ne istediğini, gelişim ve kapasitesini ve kabiliyetlerini göz önüne alıp ona göre bir çalışma planı oluşturabiliriz. Çocuğun başarısızlığı okuldan kaynaklı bir problem de olabilir. Çocuğumuzun öğretmenleri ve arkadaşları ile ilişkisi sağlıklı olmayabilir. Örneğin matematik hocası ile problem yaşayan çocuk o dersle de problemli olabilir. Bütün bu sebepleri göz önüne almak lazım. Çocuğun çalışma beceri ve stratejisinde eksiklikler olabilir, çocukta oyun bağımlılığı olabilir, bilgisayar karşısında ders çalışıyor olabilir. Tüm bu faktörleri göz önüne alıp öncelikle başarısızlık nedenini tespit etmek gerekir.” dedi.
“Çocuğun kişiliği ile ders notunu ayırmak gerekiyor”
Ders notu ile kişiliği birbirinden ayırmak gerektiğini belirten Ayaz, “Çocuğa karşı ‘sen başarısız ve kötü bir öğrencisin’ demek yerine ‘senin bu dersin zayıf’ demek gerekiyor. Çocuğa sen başarısızsın dediğinizde çocuğun kişiliğine bir saldırıda bulunmuş olursunuz. Dolayısıyla öz saygısının bitirilmesine sebep oluruz. Bunun yerine ‘senin matematik dersin zayıf bunu düzeltmek için ne yapabiliriz’ demek lazım. Bir çocuğun karne notu zayıfsa bütün dersleri eşit derecede zayıf değildir. Örneğin, matematik ders notu 3 gelmiştir, Türkçe ders notu 5 gelmiştir. Çocuğa şunu söylemek lazım, ‘sen Türkçe dersinde ne yaptın da başarılı oldun.’ Çocuğun sosyal alanda başarılı olduğu birçok alan vardır. Çocuğun başarılı olduğu alanları ona hissettirip başarılı olduğu duygusuyla bu durumu diğer alanlara da temas ettirmek gerekir. Tamamen başarısızlığa odaklanmamamız gerekiyor. Başarısızlığa odaklandığımız takdirde çocuğun öz saygısının yitirilmesine sebep oluruz ki u da istemediğimiz bir durumdur.” şeklinde konuştu. (Ömer Aşkın-İLKHA)