Obezite küresel boyutta önemli bir halk sağlığı sorunu olarak gündemdeki yerini koruyor. Obezite, genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.
Türkiye'de de diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi obezite görülme sıklığı gün geçtikçe artıyor. Obezitenin giderek yaygınlaşarak halk sağlığı sorunu haline gelmesi, tüm dünyada obezite ile mücadele çalışmalarının başlamasına neden olmuş durumda.
Yetişkinlerin yanı sıra çocuklarda da obezite görülme oranları küreselleşen dünyanın getirdiği sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam ile gün geçtikçe artış gösteriyor.
Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ömer Faruk Aydoğan, konuyla İLKHA muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Obeziteyi tetikleyen etkenler nelerdir?
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çocukluk yaşlarında obezite vakası görülme oranının gün geçtikçe arttığına dikkat çeken Aydoğan, "Türkiye'de çocuklar yüzde 11 oranında kiloludur bunların yüzde 7,5'u da obez çocuklardır. Bu rakamlar gün geçtikçe artıyor. Çocuklarımızda obezite sıklığının artmasının iki ana temel nedeni var. Birincisi yanlış beslenme ikincisi ise hareketsiz yaşamdır. Sağlıksız beslenme nasıl oluyor? Sağlıksız beslenme; hazır gıdalar, fastfood tarzı beslenme ile çocuklarımız devamlı kalorisi yüksek yağlı yiyecekleri fazlaca tüketmekte, abur cubur dediğimiz kalorisi yüksek çikolata, kola gibi yiyecek ve içeceklerle çocuklarımız sağlıksız bir beslenmeye maruz kalmaktadır. Bunlarla beraber çocuklardaki pankreas hormonu, insülin salgılayan pankreas bezi çok fazla çalışarak yorulmakta ve buna bağlı olarak erken yaşlarda insülin direnci gelişmektedir. Bu durumda çocuklarımızda fazla yemeye sebep olmaktadır. Çocuklarımızın sağlıklı beslenmesi açısından onlara sebze ve meyve yedirmeyi alışkanlık haline getirmeli, kalorisi yüksek zararlı gıdaları ya tamamen hayatlarından çıkarmalı ya da çok seyreltmeliyiz. Çocukların kilo almasının en önemli ikinci sebebi ise onların hareketsiz yaşamıdır. Şu an ne yazık ki çocuklarımızda ciddi oranda bilinçsiz düzeyde teknoloji kullanımına bağlı olarak hareketsizlik meydana gelmektedir. Telefonlar, tabletler, sosyal medya çok fazla kullanılmakta ve çocukluk yaşında çok ciddi bir şekilde hareketsiz bir yaşam olmaktadır. Bunun karşısında ebeveynler neler yapabilir? Çocukları hareketli olduğu, koştuğu, terlediği sporlara yönlendirmeli ve zamanlarını bu şekilde geçirmelerini sağlayarak daha sağlıklı bireyler daha sağlıklı bir toplum oluşmasını sağlamalıdır." dedi.
"Kilolu çocuk, kilolu bir erişkin birey demektir"
Obezitenin kronik bir hastalık olduğunu belirten Aydoğan, "Anne ve babasında obezite olan çocuklarda obezite olma oranı 2 kat daha artmıştır. Obezitenin bir hastalık olduğunun farkına varmalı; ilerde hipertansiyon, uyku apne sendromu, kas ve eklem hastalıkları, kemiklerde kireçlenme, dizlerde kireçlenme, diyabet gibi birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Bu problemleri bilmeli, oysaki Türkiye'deki ebeveynlerin yüzde 64'ü çocuklarının kilosunda memnundur. Tam tersine kilolu çocuk, kilolu bir erişkin birey demektir. Erişkin obez hastalarımızın 3'te birinde çocukluk çağında da obezite mevcuttur. Obezite ile tüm dünyada biz doktorlar, sağlık çalışanları olarak çok ciddi manada mücadele ediyoruz ve bu mücadelenin en temel taşı bireyin kendisidir." diye kaydetti.
"Kişi yeterli manada spor ve diyet yapmasına rağmen başarısız olmuşsa tedavisi cerrahidir"
Obezite cerrahisinin, vücut kitle endeksi 40 ve üzeri olan hastalarda yeterli endokrin desteği, yaptığı spor ve diyete rağmen zayıflayamama durumunda ebeveynin izni ile yapıldığının altını çizen Aydoğan, "Yeterli sporu yapmış, diyetisyen desteğini uzun süre almasına rağmen zayıflayamamış bireyler olmalıdır. Vücut kitle endeksi 40 ve üzerinde olan hastalara, 'tip 3 obezite' deriz. Tip 3 obezite tüm dünyada kronik bir hastalık olarak tanımlanmış ve hasta olan çocuk ve erişkinler yeterli manada spor ve diyet yapmasına rağmen başarısız olmuşsa tedavisi cerrahidir. Bariyetik ve metabolik cerrahi ile obezitenin önüne geçebiliriz. 20 yaşında, 16-18 yaşında obez bir hastanın ameliyatla erkenden önlemini alması ile obezitenin üzerinden 20 yıl geçmiş, 40 yaşını geçmiş bir hastanın ameliyat olduktan sonraki faydaları aynı olmaz. 20 yıldır obezite ile beraber yaşayan bir hasta vücudunda obezitenin meydana getirdiği iskelet-eklem hastalıkları, şeker hastalığı, tansiyon daha kalıcı hasarlara yol açmış olabilir. Tabi ki ağaç yaşken eğilir bizim obezite de geçerlidir. Erkenden tedavi olunmalı, tedaviyi ertelememeliyiz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)