Son günlerde bazı gazete ve yayın kuruluşlarının yanı sıra, kimi sözde yazar ve akademisyenlerin FETÖ ve Adnan Oktar gibilerini cemaat olarak görüp bunun üzerinden İslami camia ve kuruluşları karalayarak hedef göstermelerinin ardından, farklı kesimlerden söz konusu kişi ve kurumlara karşı tepkiler gelmeye devam ediyor.
Konuya ilişkin İLKHA muhabirine değerlendirmede bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Mehmet Yavuz, 15 Temmuz 2016'dan bu yana FETÖ'nün bir cemaat olduğu algısı üzerinden cemaatler ve tarikatlara yönelik sistematik bir karalama ve kara propaganda yapıldığını belirtti.
“Bu her iki yapı da devletin kontrolünde ve gözleri önünde faaliyetlerini yapıyordu”
Bir yapıya cemaat veya tarikat demekle o yapının cemaat veya tarikat olmayacağını söyleyen Yavuz, “FETÖ'nün cemaat formunu çok aşan yapısı ile son günlerde gündemi ziyadesi ile meşgul eden Adnan Oktar grubuna yönelik operasyona atıfta bulunularak meşruiyet kazandırılmaya çalışılan, absürt ve gerçeği yansıtmayan yaklaşım tarzlarının kamuoyunda ciddi rahatsızlık uyandırmaktadır” dedi.
Yavuz “FETÖ'nün cemaat kisvesi altında bir casusluk şebekesi, Adnan Oktar Grubu'nun ise hiçbir tarikat veya cemaatin tasvip etmeyeceği işlerle uğraşan ucube bir yapı olduğu aşağı yukarı biliniyordu. Üstelik bu her iki yapı da devletin kontrolünde ve gözleri önünde bu tür faaliyetlerini yıllardan beri yapıyor ve bu konuda teşvik görüyorlardı. Gelinen aşamada her iki yapıya yönelik operasyonların kamuoyunda ve özellikle de cemaat tabanlarında rahatsızlık uyandıran gerekçelerden ziyade, basına yansıdığı kadarı ile iç ve dış tehdit algısı ile bir suç örgütüne dönüşmüş olmalarından kaynaklandığı görülmektedir. Şurası da bir gerçektir ki her ne kadar devlet eliyle yapılan müdahale, ma’şeri vicdanı rahatlatmak için yapılmamışsa bile samimi dindar insanların dini duygularının daha fazla rencide edilmesinin de kısmen önüne geçmiştir” şeklinde konuştu.
Cumhuriyetle beraber cemaat ve tarikatlar terörize edilmeye çalışıldı
Cumhuriyetle birlikte cemaat ve tarikatların merdiven altına itilmeye ve terörize edilmeye çalışıldığını söyleyen Yavuz şunları aktardı;
“Şurası da bir gerçektir ki sistem, Cumhuriyet'le birlikte cemaat veya tarikatları merdiven altı olmaya itmek için özel bir gayret göstermiş, bunları kriminalize etmeye, terörize etmeye çalışmıştır. Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile de buna resmi bir hüviyet kazandırılmıştır. 28 Şubat Süreci ile beraber ise küresel güçlerle yereldeki işbirlikçilerinin Aziz İslam’a savaş açmaları bağlamında mesele ele alınmış ve cemaat-tarikat düşmanlığı bir devlet politikası haline dönüştürülmüştür”
“Tarikatlar ve cemaatler de kendilerini otokontrole tabi tutmalı”
“Kuşkusuz her yapının olduğu gibi cemaat ve tarikatların da hata ve kusurları vardır” diyen Yavuz, “Bu vesile ile tarikatlar ve cemaatler de kendilerini bir kez daha otokontrole tabi tutmalı, özellikle kendileri dışındaki cemaat ve tarikatlarla İslam kardeşliği üzerine sıkı ilişkiler geliştirerek bu tuzağı boşa çıkarmaya çalışmalıdırlar. Hele hele her cemaat veya tarikatın kendisini merkeze alarak Mehdi(as)’in kendilerinden geleceği veya fırka-i nâciye’nin kendileri olduğu anlayışından şiddetle uzak durması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
“Sap ile saman birbirine karıştırılmamalı”
Hükümete bakan yönü itibarı ile yapılan operasyonlarda sapla samanın biri birine karıştırılmaması gerektiğini ifade eden Yavuz, “Hangi yapının suç örgütü, hangisinin ise cemaat veya tarikat olduğunun mutlaka ayırt edilmesi tamamen hükümetin sorumluluğundadır. Ayrıca Aziz İslam'a yönelik düşmanlıklarını bu vesile ile açığa çıkararak basın-yayın kuruluşları aracılığı ile tezviratta bulunan, samimi dindar insanları da suçlu gösterme gayretine giren kesimlerin bu faaliyetlerine de hiçbir şekilde izin verilmemelidir” dedi.
(Nizamettin Aşkın-İLKHA)