Prof. Dr. Hakan Olgun, emperyalist ABD'nin Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü Siyonistlerin başkenti olarak tanımaya yönelik şer planına tepki göstererek, "Filistin toprakları kanla, şiddetle, acı ve gözyaşıyla İsrailleştirilmektedir." dedi.
Bingöl Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Olgun, emperyalist ABD'nin Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü Siyonistlerin başkenti olarak tanıma ve ABD Büyükelçiliğini Kudüs'e taşımaya yönelik şer planına tepki gösterdi.
Prof. Dr. Olgun, "Kudüs bize İsra Suresi’nin emanetidir. Ancak bu emanete bir kez daha Siyonist İsrail’in alenen el uzattığı günlerdeyiz." dedi.
Prof. Dr. Olgun, Hz. Hz. Muhammed'i Mekke’den Kudüs’e sevk eden mesajın özünün iyi bilinmesi gerektiğinin altını çizerek, "Cenab-ı Hak İsra suresinin ilk ayetinde 'Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir' buyuruyor. Kudüs bize bu ayetin tevdi ettiği yüce bir emanettir. Ancak bu emanete bir kez daha Siyonist İsrail’in alenen el uzattığı günlerdeyiz." dedi.
"Kudüs, nerdeyse bütün peygamberlerin yolunun düştüğü mübarek bir şehirdir"
Kudüs, nerdeyse bütün peygamberlerin yolunun düştüğü mübarek bir şehir olduğunu ifade eden Olgun, "Son nebi Hz. Muhammed (as), ayette anıldığı gibi, bir gece Mekke’den Kudüs’e götürülmüş ve orada Allah’ın ayetlerine mazhar olmuştur. Hz. Peygamberi Mekke’den Kudüs’e sevk eden mesaj ne olabilir. Ayetin verdiği mesaj çok açık: Ey Muhammed, senden önce pek çok Peygamber Kudüs ve çevresinde tebliğde bulunmuş, tevhit akidesini yüksekte tutmuş, hakkı, hakikati ve adaleti savunmuştur. Şimdi sen her ne kadar Mekke müşriklerine tebliğde bulunsan da kendinden önceki peygamberlerin Kudüs çevresinde tebliğ ettiği aynı öğretilerin elçisi olarak onların ve Kudüs’ün mirasçısı oldun. Dolayısıyla İsrailoğulları kadar, Yahudiler kadar Müslümanlar da Kudüs’ün mirasçısıdır. Bu miras hakkı, hem Hz. İbrahim (as) ve oğlu İsmail (as) üzerinden hem de İsra tecrübesini yaşayan Hz. Muhammed (as) üzerinden Müslümanlar için meşruiyet kazanmıştır. Müslümanların Kudüs’ü ve etrafındaki mübarek topraklar olan Filistin’i terk etmesi, İsrail’in, kendilerine vaat edildiğine inandıkları toprakları terk etmesinden daha kolay değildir. Allah resulüne gösterilmiş bu mübarek toprakları terk etmek, İsra suresi ile Müslümanlara tevdi edilen emanete adeta ihanet etmektir." diye konuştu.
"Filistin toprakları kanla, şiddetle, acı ve gözyaşıyla İsrailleştirilmektedir"
Kudüs’ün Müslümanların yanı sıra ehl-i kitap toplumları olan Yahudi ve Hıristiyanlar için de kutsal bir şehir olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Olgun, "Bu gerçeği görmezden gelemeyiz. İslam tarihinde de idareciler bu gerçeği teslim etmişler ve Mescid-i Aksa'nın duvarına "Lailahe İllallah, İbrahim Halilullah" ibaresini yazdırmışlardır. Böylece her üç dinin mensuplarının Peygamberi sayılan Hz. İbrahim üzerinde diğer din mensuplarına saygı göstermiştir. Modern dünya düzeninde Müslümanların gösterdiği bu inceliği anlayacak bir zihin yapısı maalesef kalmamıştır. Bu yüzden Kudüs merkezli Filistin toprakları kanla, şiddetle, acı ve gözyaşıyla İsrailleştirilmektedir. Ancak bir hakikatin altı çizilmelidir. Kudüs ve çevresinde Allah’ın dinin tebliğ etmiş olan peygamberlerin mesajları ile günümüz İsrail'in şiddet ve gaddarlık içeren politikaları birbirine zıttır. İsrail'in Filistinli Müslümanlarının kan ve gözyaşları üzerine bir İsrail medeniyeti kurmaları mümkün değildir. Tarihte kan ve gözyaşı üzerine kurulup âbâd olan bir medeniyet yoktur. Kaldı ki İsrail'in yeryüzündeki insanların hayrına, barış ve mutluluğuna dönük bir dünya vizyonu da yoktur. İsrail'in gaddarca duygularla attığı her adımı aslında kendi karanlık planını kirletmekten başka bir işe yaramıyor." İfadelerini kullandı.
Dünya Müslümanlarının Kudüs hassasiyetinin hep zinde olduğunu belirten Prof. Dr. Olgun, şunları söyledi: "Ancak ne zaman Filistin Müslümanları üzerine bombalar atılsa, Kudüs İsrail askerleri tarafından işgal edilse Müslümanlardan iki günlük tepkiden başka bir şey gelmemektedir. Müslüman yüreklerde Kudüs davasını canlı tutmak için nedense İsrail’in Filistinli Müslümanlara zulmetmesi ya da Kudüs’e dahletmesi mi gerekir? Ne yazık ki bu dava için slogan atmaktan ve bayrak yakmaktan öteye geçemedik. Örneğin bir Kudüs araştırmaları merkezimiz, bir Kudüs enstitümüz yok. İsrail’in olası Siyonizm temelli politikalarını kestirecek, İsrail’in dilini, kültürünü, tarihini bilen uzmanlarımızın sayısı çok az. Gençlerimiz meydanlarda İsrail’i tel’in etmekle birlikte Kudüs davası için kütüphanelerde çalışmak; kültür, sanat, siyaset, ekonomi ve eğitim ile donanarak, sadece Kudüs için değil ümmetin her köşesinde zulme uğramış Müslümanların selameti için entelektüel kişiler olarak yetişmelidir. Bu durumda devam etmeli. Kudüs, Allah resulünün bir gece yürüyüşü ile ziyaret ettiği mübarek şehir için davaya devam. Kudüs’ü nebilerin tebliğine uygun bir şekilde özgürleştirme çabasına devam. İsra suresinin ilk ayetiyle önce Allah resulüne sonra Muhammed ümmetine tevdie dilen kutlu emaneti elde tutma gayretine devam. Ama sokaklar ve meydanlar kadar bilinç düzeyimizde de makes bulacak bir ideal ile devam etmeli." (İLKHA)