Uluslararası İslam Karşıtlığı Sempozyumu önemli mesajlarla son buldu
Peygamber Sevdalıları Vakfı tarafından tertip edilen "Uluslararası İslam Karşıtlığı Sempozyumu", katılımcıların, İslam düşmanlığına karşı neler yapılması gerektiği hususundaki önemli mesajlarıyla son buldu.
Uluslararası İslam Karşıtlığı Sempozyumu önemli mesajlarla son buldu

Türkiye ve İslam ülkelerinden siyasetçi ve akademisyenlerin katılım sağlaadığı ve Rehber TV, İlke Haber Ajansı ile Vakfın sosyal medya hesaplarından canlı olarak yayınlanan sempozyumun moderatörlüğünü İTTİHADUL Ulema Genel Başkan Yardımcısı Suat Yaşasın yaptı.

Program Süleymaniye Camii İmam Hatibi Ayhan Mansız'ın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

Mehmet Göktaş: "İslam’a ve Müslümanlara karşı yapılan saldırılar karşısında İslam âlimleri, akademisyenler ve aydınlar her zaman devrede olmalı"

Peygamber Sevdalıları Vakfı Onursal Başkanı Mehmet Göktaş, sempozyumun açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

Konuşmasında, bugün yeryüzünde en hızlı yayılan dinin İslam dini olduğunu, bu hızlı yayılışın bizzat Batı dünyasının içinde olmasından dolayı, Batı’da İslam karşıtlığının zirve yaptığını belirten Göktaş, emperyalistlerin artık insanlığa söyleyecek sözünün kalmadığını söyledi.

İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırılar karşısında İslam âlimleri, akademisyenler ve aydınların ilmi çalışmalar yapması gerektiğini dile getiren Göktaş, burada en önemli görevin İslam ülkelerinin yöneticilerine düştüğünü kaydetti.

Avrupa'da İslam karşıtlığı demelerindeki maksadın, buralarda gelecekte İslam’ı seçen insanların değil, bizatihi direk oranın idarecileri olduğunu vurgulayan Göktaş, Avrupa’nın eninde sonunda İslam'a gebe olduğunu ve Müslümanlığı tercih edeceğini ifade etti.

Saldırılar karşısında İslam âlimleri, akademisyenler ve aydınların ilmi çalışmalar yapması gerektiğini ifade eden Göktaş son olarak şunları söyledi:

“İslam’a ve Müslümanlara karşı yapılan saldırılar karşısında İslam âlimleri, akademisyenler ve aydınlar her zaman devrede olmalı. İslam ümmetini, tatmin edecek ilmî çalışmalar göstermelidirler. Saldırılar; siyasilerden gelmişse bu durumda muhatap, İslam ülkelerinin yöneticileridir. Bu yöneticiler, ulemadan alacakları ilmî destekle üzerlerine düşeni yapmalıdırlar. Âlimlerimiz ve aydınlarımız özellikle Batı’da yaşayan gençlerimizi İslam’la beslemeli, İslam’la teçhiz etmelidirler. İslam tarihinde Cafer bin Ebi Talib’in Habeşistan’a varışı gibi varmalıdırlar Batı’ya.”

Filistin Meclis Başkanı Ahmed Bahr: "İslam'a yönelik saldırılara karşı beraber durmalıyız"

Ardından bir selamlama konuşması yapan ​Filistin Meclis Başkanı Ahmed Bahr, batının her zaman İslam düşmanlığına yönelik uygulamalara imza attığına dikkat çekerek, buna karşı tüm İslam ülkelerinin ve İslam toplumlarının beraber durması gerektiğine dikkat çekti.

Bahr, "İslam'a karşı yapılan kindar uygulamalara karşı hep birlikte durmamız gerekiyor. Emperyalistler her zaman bizim bölünmemiz için uğraşıyor. Aynı zamanda Filistin davasını bölmeye çalışıyorlar. İslam dünyasının ve topluluklarını zenginliklerini sömürmek için bir uğraşı var. Kindar bir komplo söz konusu. Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından Müslümanlara ve İslam'a karış yapılan despot eylemler büyük bir zülümdür. Bu uygulamalarla İslam'ın yüce mesajını bozmak ve lekelemek isteyen bir uğraş söz konusu. Tüm bunlara karşı beraber durmalıyız." diye konuştu.

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam: "Saldırılara karşı hikmetle hareket edilmeli ve yapılan her çalışmada genelin maslahatı öncelenmelidir"

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam da Peygamber Sevdalıları Vakfı tarafından tertip edilen "Uluslararası İslam Karşıtlığı Sempozyumu"nda bir selamlama konuşması yaptı.

Avrupa’da veya dünyanın değişik yerlerinde Müslümanların insani ve İslami haklarına yapılan saldırıların iki yönüyle ele alınması gerektiğini kaydeden Sağlam, "Birincisi, Müslümanlara bakan yönüyle Müslümanların yapması gerekenler; ikincisi de Müslümanları 'öteki' olarak gören ve temel insan hakları ile özgürlükler konusunda sorun yaşatan oluşum ve hükümetlere bakan yön." dedi ve şunları ekledi:

"Birinci yönüyle Müslümanlar, ne zaman ve nerede olurlarsa olsunlar davetçi olduklarını unutmamalıdırlar. Milliyeti, dili ve dini ne olursa olsun aynı coğrafyayı paylaştığı, muhatap olduğu insanlara karşı;  'âdil olma', 'emin olma', 'dürüst olma' ve'“insanlara faydalı olma' kimliğini en iyi şekilde temsil etmelidirler. Bununla birlikte inancımızın gerektirdiği dayanışma ve yardımlaşmayı her yerde gösterebilmelidirler.

İslam, sahip olduğu medeniyet değerleri ile sadece Müslümanlara değil tüm insanlara huzur ve güven ortamı vadetmektedir. Müslümanlar bunun bilincinde olarak İslam ahlakını Avrupa toplumuna gösterdikçe İslam’a karşı oluşturulan olumsuz algılar yıkılacak, karşılıklı güven ortamı oluşacaktır. Oluşan tablo, bütün Müslümanların ortak sorunudur. Mezhep, meşrep ve grup aidiyetleri ne olursa olsun Batı’da yaşayan Müslümanlar Ümmet’in birer ferdi olduklarının bilinciyle hareket etmeli, bütün Müslümanları olumsuz etkileyebilecek faaliyet ve söylemlerden uzak durmalıdırlar. Hikmetle hareket edilmeli ve yapılan her çalışmada genelin maslahatı öncelenmelidir.

Sorunun ikinci yönünün de Batı toplumu ve idarecilerinin soruna yaklaşımları olduğuna işaret eden Sağlam, başta hükümet yetkilileri olmak üzere Avrupa toplumunun, inançlara ve İslami değerlere hakareti 'düşünce özgürlüğü' olarak görmekten vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.

Sağlam, "İslam coğrafyasında yaşayan Müslüman bireyler de İslam’a ve İslami değerlere karşı yapılan hakaretler karşısında ya da Müslüman kardeşlerine yapılan  zulümler noktasında Ümmet bilinciyle harekete geçebilmeli ve ortak tepki gösterebilmelidirler. Şunu da ifade etmek gerekir ki dünyanın herhangi bir yerinde Müslümanlara zulmedenler veya İslami değerlere hakaret edenler bunun karşılıksız kalmayacağını ve zulüm bitinceye kadar tepkilerin devam edeceğini bilmelidirler. Saldırganlar caydırıcı müeyyideler görmelidirler ki bir daha aynı şeylere teşebbüs etmesinler." dedi.

Sempozyumda Filistin Ulusal Meclis Üyesi/Filistin Ankara Büyükelçisi Faid Mustafa da bir selamlama konuşması yaptı.

Muhammed Muhtar eş-Şankıti: "Müslümanlar saldırılara karşı batıya bir ambargo ortaya koymalı"

Açılış ve selamlama konuşmalarını ardından Moderatörlüğünü Mısır/Dünya Alimler Birliği Mütevelli Heyeti Üyesi Doç. Dr. Vasfi Aşur Ebu Zeyd'in yaptığı ilmi sunumlara geçildi.

​İslam dünyasının tanınmış düşünürlerinden Morintanyalı Dr. Muhammed Muhtar eş-Şankıti, "Nübüvvet Makamına Hakaret Karşısında Şer'î ve Siyasî Strateji" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

İslam'a saldırılar karşısında Müslümanların asıl yapması gerekenleri anlatan Eş-Şankıti, şöyle konuştu:

Peygamberimiz ve İslam'a yönelik küfürlere karşı diyalog ve dayanışma içinde hareket etmemiz gerekiyor. Ayrıca siyasi olarak bir kararlılık gösterilmesi gerekiyor. Bu şekilde İslam düşmanlığına karşı gelebiliriz.
Müslümanlara ve İslam'a karşı yapılan saldırılara karşı hukuki anlamda o ülkede kalan Müslümanlar dava açabilmeli.

Ayrıca İslam dünyası kendi içinde bir kampanya yapmalı. Müslümanlar da bu saldırılara karşı batıya bir ambargo ortaya koymalı. Müslümanlar, İslami STK'lar ve kuruluşlar İslam'a saldırıları bir fırsat bilerek İslam'ın güzelliğinin daha fazla anlatmalı.

İslam'a saldırılar karşısında Müslümanlar karşı atağa geçmeli. Örneğin; son zamanlardaki İslam'a saldırıların ardından ABD'deki İslami kuruşlar, bir milyon adet İngilizce Kur'an-ı Kerim meali dağıtımına başladı. Fransa'da da buna benzer eylemler yapılabilir.  Türkiye'de Peygamber Sevdalıları bunun öncülüğünü yapabilir.

Profesör Doktor Kadir Canatan: "Neredeyse hiçbir Müslüman ülkenin dış politikasında İslam karşıtlığıyla ilgili bir mücadele yok"

Ardından söz alan Profesör Doktor Kadir Canatan, "Avrupa’da İslam karşıtlığının nedenleri" başlıklı bir konuşma yaptı.

İslam karşıtlığı konusunun Müslüman kişi ve vakıfların, partilerin, sözde Müslüman ülkelerin hiçbir zaman öncelikli sorunu olmadığını belirten Canatan, neredeyse hiçbir Müslüman ülkenin dış politikasında İslam karşıtlığıyla ilgili bir mücadelenin olmadığını söyledi.

Sempozyumda daha sonra Mısır'dan Doç. Dr. Eşref Dewwabe "Ekonomik Boykotun Ehemmiyeti", İngiltere'den Dr. AbdulahFalık "Avrupa’daki Müslümanlara Yönelik Hak İhlalleri" ve Pakistan'dan Dr. Asıf Lokman Kâdı "İslam karşıtlığına karşı Müslümanlar ne yapmalıdır?" başlıklı birer sunum yaptı.

Sonuç bildirgesi

Sempozyum sonunda Peygamber Sevdalıları Vakfı Başkanı Adnan Akgönül, sonuç bildirgesini okudu.

Sonuç bildirgesinde şu maddelere yer verildi:

1. Müslümanların Avrupa’daki nüfusu, kimi ülkelerde yüzde 10’a yaklaşmıştır. Buna binaen ‘Avrupa’daki Müslümanlar’ kavramı yerine ‘Avrupa Müslümanları’ ya da ‘Avrupalı Müslümanlar’ kavramı kullanılmalıdır.

2. Batılı ülkelerin İslam'a ve Müslümanlara yönelik saldırılar için sıklıkla kullandıkları ‘İslamofobi’ kavramı, sorunlu bir kavramdır. Bunun yerine ‘İslam Karşıtlığı’ veya ‘İslam Düşmanlığı’ olarak tanımlanmalıdır.

3. ‘İslam Karşıtlığı’ veya ‘İslam Düşmanlığı’, hiçbir şekilde Avrupa halkları ile ilişkilendirilemez. Hatta Avrupa halkları da bu karşıtlığın/düşmanlığın gelecekteki mağdurları arasında görülmektedir. Avrupa yönetimleri, İslam karşıtlığı veya İslam düşmanlığını körükleyerek medeniyetler çatışmasının fitilini ateşlememeli; Avrupa halkları da buna alet olmayıp yönetimlerini bu hususta baskı altına almalıdırlar. Bu sadece Avrupa milletleri ve İslam ümmetinin değil, aynı zamanda bütün insanlığın da yararınadır.

4. İslam karşıtlığı veya İslam düşmanlığına neden olarak; İslam ve Müslümanlar hakkında ön yargı ve bilgisizlik, Batılı liderlerin bunu iç siyaset malzemesi olarak kullanmaları, ifade özgürlüğünün bazı çevrelerce suistimal edilmesi, siyonist lobilerin ve Evanjelist çevrelerin İslam dünyasına yönelik nefret söylemi ve İslam topraklarının işgali için zemin hazırlaması gibi farklı nedenlerden söz etmek mümkündür.

5. Batı dünyasındaki Müslümanlara yönelik saldırılar ve hak ihlalleri ile ilgili olaylar, Batılı ülkelerin yönetimleri tarafından bilinçli bir şekilde görmezden gelinip kayıt altına alınmadığından dolayı bu konuda gerçek verilere ulaşılamamaktadır. Bunlardan özellikle camilere saldırı, Peygamberimize yönelik yapılan karikatür hakaretleri, helal sertifikalı marketlerin kapatılması, okullarda gençlere İslam karşıtı görüşlerin aşılanması, Müslümanlara ev kiralama hakkının verilmemesi, metro ve trenlerde ücretsiz dağıtılan yayınlarla Müslümanların karalanması, Müslümanlara ait STK’ların kapatılması ve tehdit edilmesi vb. maddi ve manevi saldırılar en somut olan düşmanlıklardır.

6. Dünyanın bugün ilerleme adına tanıklık ettiği gelişmelerde Müslüman ilim adamlarının matematik, cebir, kimya, fizik, tıp gibi değişik dallarda ortaya koyduğu gayretin katkısı inkâr edilemez. Bu kapsamda Batı’da görülen İslam düşmanlığı; aynı zamanda medeniyet düşmanlığı bağlamında değerlendirilmelidir.

7.İslam karşıtlığı veya İslam düşmanlığının izalesi için kapsamlı çözümlere gereksinim vardır. Bu çözümlerin bir yanı Avrupalı ve Avrupa dışındaki Müslümanlara diğer yanı ise Batı dünyasındaki yönetimlere düşmektedir.

8. İslam düşmanlığı ve barbarca saldırılar karşısında Avrupalı Müslümanlara bazı görevler düşmektedir. Bunlar:

-Kur'an ve Sünnet merkezli eşsiz İslam ahlakını görünür kılmak,

-Daha örgütlü bir yapı ve dayanışma için sivil toplum gücünü etkin hale getirmek,

-İslami hizmet ve çalışmaları artırmak,

-İslam’ın merhamet ve şefkat yanını; hem kilise hem de devletin etkisi dışına çıkan ve bir arayış içinde olan Avrupa insanına bıkmadan usanmadan anlatmak ve aynı zamanda bu yönde örnek olmaktır.

Bu bağlamda dünya Müslümanlarına da bazı görevler düşmektedir. Bunlar:

-Avrupalı Müslümanlarla her türlü konuda dayanışma içerisinde bulunmak,

-İmkanlar dahilinde Avrupalı Müslümanlar, ziyaret edilerek onlara moral ve motivasyon sağlamak,

-İslami değerlere yapılan saldırılara karşılık, Müslüman ülkelerde tepkilerin verilmesini sağlamak ve uluslararası kuruluşlar nezdinde hak arayışına girmek,

-Hepsinden de önemlisi, Müslüman halklar ve ülkeler; bu tür saldırganlıklar karşısında aralarında güçlü bir vahdetin oluşmasına öncülük etmelidirler.

9. İslam medeniyeti, tarih boyunca Batı emperyalizmi karşısında insanlığın nöbetini tutmuştur. İslam karşıtı saldırılar sadece Müslümanlara yönelik değil, Avrupalı yönetimler ve halklar için de tehditler içermektedir. Huzurlu ve güvenli bir dünyanın yolu; nüfusu bir milyar 800 milyonu aşan ve dünya nüfusunun yüzde 25'ini teşkil eden Müslümanların huzurundan geçmektedir. Bu minvalde Batılı insan hakları kuruluşları bu tür saldırıları; insan hakları ihlalleri ve inanç hürriyetine saldırı kapsamında gündemlerine almalıdır.

10. Dünya nüfusunun dörtte birinden fazlasını oluşturan İslam ümmetinin İslam karşıtlığı veya İslam düşmanlığına başvuran yönetimlere yönelik ekonomik boykotu, önemli sonuçlar doğuracaktır. Batılı ülkelerin yöneticileri; İslam’a düşmanlık etmede kör bir inada girerlerse ekonomik boykota başvurmak Müslümanların sadece hakkı değil, asli bir görevi olarak kabul edilmelidir.

Başta Müslüman halkların devlet yöneticilerine, bu konudaki sorumlulukları hatırlatılmalıdır. Müslümanlar arasında ihdas edilecek uluslararası ekonomik ve siyasi birliktelikler ve kuruluşlar artırılmalıdır. (İLKHA)

Kategori: Dünya
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal

KATEGORİ HABERLERİ

-