Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Bingöl Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Törenine katıldı.
Recep Tayyip Erdoğan Kongre Merkezi'nde düzenlenen törende "İslam'ın Rehberliğinde Bilgiden Bilince" başlıklı açılış dersini yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, üniversite öğrencileriyle bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek sözlerine başladı.
Erbaş, İslam medeniyetinin bir ilim, irfan, bilgi ve hikmet medeniyeti olduğunu ifade ederek, Kur'an-ı Kerim'de, akletme, tefekkür, tedebbür ve tezekkürü vurgulayan, tabiatı araştırmaya, evreni tefekküre yönelten ve yaratılışa dikkat çeken pek çok ayeti kerime olduğunu kaydetti.
İnsanoğlunun kendisi ve evren ile ilişkisini vahyin kılavuzluğunda kurduğunda; bireysel, toplumsal ve küresel boyuttaki anlam krizini ve varoluşsal bunalımlarını sekinete dönüştüreceğini dile getiren Erbaş, "Nitekim Peygamberlerin mirası üzerine yükselen, vahiy ve hikmete dayalı köklü bir ilim geleneği oluşturan İslam medeniyeti, bunun en somut göstergesidir." dedi.
İslam toplumunun 7. yüzyıldan Rönesans'a kadar bilimin bütün alanlarında insanlığın ufkunu aydınlattığını, teorik ve pratik boyutta ilmin öncüsü olduğunu belirten Erbaş, "Endülüs'ten Fergana Vadisi'ne kadar 7 kıtada İslam medeniyetinin çok güçlü izleri vardır. Sizlere, kesinlikle medeniyet tarihimize ve müktesebatımıza yönelik okumalar yapmanızı tavsiye ederim. O zaman bizim ne büyük bir medeniyetin mensupları olduğumuzu göreceksiniz. O zaman umudunuz ve özgüveniniz artacak." diye konuştu.
"Hayatınızı ilim yolunda geçireceksiniz"
Erbaş, öğrencilerin üniversiteye gelerek ilme talip olduklarını dile getirerek, "Hayatınızı ilim yolunda geçireceksiniz. Bu heyecanınızı ve azminizi tebrik ediyorum. İlmin önemini anlatan pek çok ayet-i kerime var Kur'an-ı Kerim'de ve Efendimiz aleyhissalatü vesselamın pek çok hadis-i şerifi var. İlk inen ayetlerin ilimle, okumakla, öğrenmekle, öğretmekle, yazmakla ilgili olduğunu biliyoruz." ifadelerini kullandı.
Hangi alanda çalışılırsa çalışılsın nihai hedefin iyi insan yetiştirmek olması gerektiğine işaret eden Erbaş, "Niyetimiz bu olursa okuduğumuz her kitapla, yazdığımız her makaleyle nafile ibadet yapmış oluruz. Türkiye Diyanet Vakfımızın logosunun altında bizim 'Yeryüzünde iyilik egemen oluncaya kadar' diye bir cümlemiz var. Yeryüzünde iyilik egemen oluncaya kadar, niyetiyle çalışmamız lazım. Öğrencilerimiz bu amaçla eğitimine devam etmeli, hoclarımız bu amaçla öğrenci yetiştirmeli işte o zaman yaptığımız ameller hayır olarak amel defterimize yazılır." şeklinde konuştu.
"Müslümanlar, bilgiyi güç devşirmek için değil, insanlığın huzuru için kullanmışlardır"
Müslümanların ilme bakışını ve katkısını anlatan Erbaş, şöyle devam etti:
Müslümanlar, ilmin bizatihi kendisini muhterem kabul ederek kısa sürede din, matematik, tıp, felsefe, fizik, kimya, astronomi gibi ilmin bütün dallarında büyük bir müktesebat oluşturmuşlardır. Binlerce eser telif etmişler ve tarihe yön veren buluşlar gerçekleştirmişlerdir. Müslümanlar ilimle ilişkilerini; ibadet anlayışı, kulluk bilinci, sorumluluk duygusu ve güzel ahlak ekseninde kurup geliştirmişlerdir. İlmi; hayatın içinde ve sosyal gerçekliklerden koparmadan, çağının meselelerini dikkate alan bir yaklaşımla ele almış Müslümanlar, bilgiyi güç devşirmek için değil, insanlığın huzuru için kullanmışlardır. Bugün buna önem vermemiz lazım. Müslümanlar, ilmi; hiçbir dönemde bugünkü manada İslami olan, olmayan şeklinde tasnif etmemişlerdir. Müslümanlar, büyük bir özgüvenle insanlığın kadim müktesebatıyla yüzleşmekten çekinmeyerek Roma, Fars, Hint vb. havzalarla karşılaşmaktan kaçınmamışlar ve böylece diğer kültürlerin meydan okumalarının üstesinden gelip, kadim birikimi vahiy potasında eriterek içselleştirmişlerdir.
"Din adına aklı öteleyenler de, akılcılık adına inancı öteleyenler de hakikate aynı şekilde zarar vermişlerdir"
18. yüzyıldan itibaren, batı merkezli bir yaklaşımla, özellikle bilgi alanında Yaratıcıyı ve aşkın boyutu öteleyen parçacı bir yönelimin öne çıktığını ve bunun dünyanın her yerini az veya çok etkilediğinin altını çizen Başkan Erbaş, "Söz konusu bütünlük dağılınca akıl-vahiy, din-bilim arasındaki denge de bozulmuştur. Din adına aklı öteleyenler de akılcılık adına inancı öteleyenler de hakikate aynı şekilde zarar vermişlerdir. İslam ilim geleneğinde vahiy ve akıl, hüküm ve hikmet, ahlak ve irfan birbirinden ayrılmamıştır. Bu durum, yaratılışın bütünlüğü ve tevhidin gereği olarak görülmüştür." değerlendirmesinde bulundu.
Erbaş, hikmetin ortak aklın ve insanlık birikiminin neticesi ve özü olduğunu belirterek, "Yaşadığımız son iki asra yakından baktığımızda, bilim, bilgi ve felsefenin oldukça öne çıkmasına rağmen bireysel ve toplumsal anlamda, tarihin en büyük krizlerinin yaşandığını görmekteyiz. Bilimsel, teknik ve sosyal alanda yaşanan gelişmelerin, insanlığı neden daha güzel bir hayata taşımadığı sorusu oldukça önemli ve üzerinde düşünmeye değer bir mevzudur." diye konuştu.
Enformasyon çağında bilginin ve hakikatin alabildiğine manipülasyona maruz kaldığına dikkat çekerek, "Yanlış bilgi doğru bilginin önüne geçiyor. Bilgiye ulaşma vasıtaları araştırılmadan, incelenmeden kullanılırsa yanlış bilgi, geçlerimizi, insanlarımızı adeta doğru bilgiden uzaklaştırıyor." ifadelerini kullandı.
"İlmi, insanlığın ortadan kaldırılması için değil, insanlığın huzuru için kullanmak lazım"
Eğitim sürecinin en temel unsurlarından olan 'bilgi'nin tek başına bir anlam ifade etmediğine vurgu yapan Erbaş, şunları söyledi:
"Asıl önemli olan bilginin insan zihni ve kalbiyle buluşunca nasıl bir davranışa yol açtığıdır. Bilgi sorumluluk ister. Bilginin ahlakla irtibatı yok sayılamayacağı gibi, sorumluluk ile ilişkisi de görmezden gelinemez. Bunun için Peygamber Efendimiz sık sık şu duaları yapıyor, "Allah'ın senden faydalı ilim istiyorum. Allah'ım faydasız ilimden sana sığınıyorum" neden bu duaları yapıyor, Allah Resulü Efendimiz, çünkü öğrendiğimiz ilmi insanların faydasına kullanmamız lazım. Eğer ürettiğiniz silahları, onun içinde bir bilgi gerekiyor, masum insanları öldürmek için üretiyorsanız bu faydasız bir ilimdir. Terör örgütlerini desteklemek için eğer silah üretiyorsanız, insanlığı yok etmek peşinde sayılırsınız. O faydasız ilimdir. İlmi, insanlığın ortadan kaldırılması için değil, insanlığın huzuru için kullanmak lazım."
Erbaş, İslam'ın insanın kendisiyle, Rabbiyle, toplumla, çevreyle ve bütün varlık alemiyle ilişkisini en ideal düzeyde belirleyen ilkeleri açıklayarak onun dünya ve ahiret huzurunu temin eden ilahi bir nizam olduğunu kaydetti.
"Bulunduğunuz her yerde, inancımızı en güzel temsil edeceğinize inancım tamdır"
Gençlere, "Sizler büyük bir inancın ve medeniyetin mensuplarısınız" diyen Erbaş sözlerini şöyle sürdürdü:
Gerçekleştirdiğiniz bütün faaliyetlerde, giriştiğiniz bütün işlerde bunu asla unutmayınız. Sizler yüzyıllarca dünyaya hükmetmiş, adalet dağıtmış, diğer din ve milletlerin zor durumda kaldıklarında yardım istedikleri büyük bir milletin evlatları, torunlarısınız. Sizler her biriniz ecdadımızın merhametini, tecrübesini, adaletini gittiğini her yerde yaşatmaya devam edeceksiniz. Bulunduğunuz her yerde, inancımızı ve değerlerimizi en güzel temsil edeceğinize inancım tamdır.
"İslam medeniyeti, merhametin, güzel ahlakın en güzel örnekleriyle doludur"
Erbaş, Müslümanın düşünce ve ahlakının Allah'a itaat ve teslimiyet ile can taşıyan her varlığa karşı şefkat ve merhamet taşımak gibi iki büyük ve önemli boyutu olduğuna dikkati çekerek, "İşte bu inançla, Kur'an ve sünnetin izinde kurulan İslam medeniyeti, merhametin, güzel ahlakın, bir arada yaşamanın en güzel örnekleriyle doludur. Müslümanlar tarih boyunca Endülüs'ten, Mezopotamya'ya, Osmanlıdan, Afrika'ya bulundukları coğrafyalarda hukukun ve adaletin teminatı olmuşlardır. Din, dil, ırk, renk ayrımı yapmaksızın herkesin temel hak ve özgürlüklerini dokunulmaz kabul etmişlerdir. Bir arada yaşama kültürünün, yaratana itaat ve yaratılana merhamet ahlakının en güzel örneklerini sunmuşlardır. Esasında bugün insanlığın en büyük sorunu bu ahlak ve hukuku ihmal etmesi, hatta kaybetmesidir." şeklinde konuştu.
"Yaşanan savaşların, krizlerin temelinde insanın Rabbine kayıtsız kalması vardır"
Başkan Erbaş, insanın kendine yabancılaşmasının meydana getirdiği tehlikelere işaret ederek, "Yaşanan savaşların, kaosların, bireysel ve küresel krizlerin temelinde insanın kendine yabancılaşması, yaratılış gayesini unutması, Rabbine kayıtsız kalması vardır. Dünyayı, kaybettiği ve muhtaç olduğu değerlerle buluşturmak ise yine sizlere, bizlere düşmektedir. Hatta bu, bizim iman ve kulluk sorumluluğumuzdur." ifadelerini kullandı.
Hazreti Peygamberin, "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır." buyurduğunu hatırlatan Erbaş, "Bu adeta İslam ahlakının en kapsamlı ve özlü ifadesidir. İslam'da bilginin ana gayesi Allah'ı tanıyıp kulluk etmek, insanlara faydalı olmak ve yeryüzünü imar etmektir." diye konuştu.
"Peygamberimizin hayatını her yönüyle öğrenmeye ve yaşamaya muhtacız"
Erbaş sözlerini şu tavsiyelerle tamamladı:
"İnsanî değerlerin, bir arada yaşamanın, güzel ahlakın ve erdemin en güzel örneği Peygamberimiz, Hazreti Muhammet Mustafa'dır. Onun hayatını her yönüyle öğrenmeye ve yaşamaya muhtacız. Zira o, tanınmadan, dostluk, vefa ve kardeşlik bilinemez. O anlaşılmadan merhamet, paylaşma, başkasına değer verme ve herkesin iyiliğini isteme erdemleri anlaşılamaz. O tanınmadan güzel ahlak tam anlamıyla yaşanamaz. İnancı olmayanın geleceği yoktur.
"İnancınızı sahih bilgiler üzerine bina etmelisiniz"
İnancınızı sahih bilgiler üzerine bina etmelisiniz. Bunun için doğru kaynaklardan ve devamlı okumalıyız. Zira Rabbimiz, vahyini "oku" emriyle başlatmıştır. İslam'ın şefkat, merhamet, hakkaniyet, güzel ahlak ve bir arada yaşama ilkelerini tam olarak özümsemeliyiz. Sonra bu ilkeler üzerine kurulan medeniyetimizi tanımalıyız. Diğer yandan ibadetleri asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü bizleri güçlendirecek, koruyacak ve istikamet üzere kılacak en büyük imkânımız, ibadetlerimizdir.
"İslam'a, milletimize ve insanlığa hizmet etme uğrunda yaptığınız bütün çalışmalar ibadettir"
İnsanın değeri peşinden gittiği şeyle ölçülür. Müslümanın değeri ibadetlere önem vermesiyle ölçülür. İnsan ideali kadardır. İdealiniz sadece kendinizle ilgili olmasın. Milletinize ve insanlığa hizmet etmeyi de idealinize dâhil ediniz. Hangi meslekte olursanız olun gayeniz, topluma ve insanlığa hizmet etmek olmalıdır. Zira karşılığını sadece Allah'tan bekleyerek İslam'a, milletimize ve insanlığa hizmet etme uğrunda yaptığınız bütün çalışmalar ibadettir.
"Güzel ahlak, gencin süsüdür"
Sevgili gençler şunu aklınızdan çıkarmayınız ki, güzel ahlak, gencin süsüdür. En küçük davranışlarınızda bile edep, nezaket ve zarafet olsun. Peygamber Efendimiz Müslümanı "elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimse" olarak tanımlamaktadır. Yine Sevgili Peygamberimiz, "kendisi için istediğini mü'min kardeşi için de istemeyi, kendisinin hoşlanmadığı bir şeyi kimseye reva görmemeyi" imanın ölçüsü olarak bizlere öğretmektedir. Irkını, sülalesini, rengini, coğrafyasını seçmek kimsenin elinde değildir. Ama inancını ve ahlakını herkes kendisi seçer. Onun için Allah katında yegâne değer ölçütü "takva"dır.
Bütün imkânlarınızla bildiğiniz ve yaşadığınız güzelliklerin hayata taşınması için gayret edin. İyiliklerin çoğalması ve kötülüklerin azalması için elinizden geleni ve üzerinize düşeni en iyi şekilde yapın. Faydalı çalışmalara katılın ve iyi işlere destek olun."
Törene, Bingöl Valisi Kadir Ekinci, Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürü Doç. Dr. Fatih Kurt, İnsan Kaynakları Genel Müdürü Akif Pusmaz, Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü Mehmet Bilgin, Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafiz Osman Şahin, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. (İLKHA)
https://ilkha.com/guncel/diyanet-isleri-baskani-erbas-islam-medeniyetinin-7-kitada-cok-guclu-izleri-var-178101