Psikolojik danışman Cemile Sönmez: Deprem insan psikolojisini de sarsan bir afettir
Deprem her yönüyle insanı ve çevreyi etkileyen bir afet olmakla birlikte sonrasında insan psikolojisinde oluşturduğu travmalar ve buna bağlı kalıtsal etkilerinden kurtulma ve depremzedelere karşı nasıl davranılması noktasında uzmanlardan uyarılar gelmeye devam ediyor.
Psikolojik danışman Cemile Sönmez: Deprem insan psikolojisini de sarsan bir afettir

Konuyla ilgili İLKHA’ya açıklamalarda bulunan Psikolojik danışman Cemile Sönmez, depremin psikolojik olarak çok yönlü etkilerine değinerek, depremin fizyolojik ve psikolojik boyutu hakkında açıklamalarda bulundu. Sönmez, depremin yetişkin ve çocuklardaki etkisine değinerek onlara karşı davranışların nasıl olması gerektiği konusunda önemli açıklamalarda bulundu.

 “Depremzedeler bir süre şok etkisiyle kendilerini yaşamdan kopmuş hissedebilirler”

 Depremin psikolojik etkileri hakkında Sönmez, “Deprem yaşandığı bölgenin coğrafyasında oluşturduğu yıkımın yanı sıra, o bölgede yaşayan insanların psikolojisinde de yıkıma yol açabilir. İnsan psikolojisini de sarsma ve ciddi psikolojik etkiler yaratma gücüne sahip bir doğal afettir. Depremi yaşayan insanlarda kas gerginliği, nefes darlığı, uyuşma hissi, titreme, terleme gibi fizyolojik belirtiler de ortaya çıkabilir. Depremi yaşayan kişiler yaşam tehdidi ortadan kalkmayana kadar yani yemek, barınmak, can güvenliği gibi ihtiyaçları karşılanana kadar yaşananların gerçekliğini sorgulama durumunda olurlar. Bu şok durumunda insanlar depremden hiç etkilenmemiş gibi donuklaşırlar. Bir süre kendilerine uyuşmuş ve yaşamdan kopmuş gibi hissedebilirler. İlk şok durumu ortadan kalktığında insanların hepsi aynı tepkiyi vermez. Ancak çoğunlukla korku, endişe, suçluluk, pişmanlık, öfke, karamsarlık, çaresizlik gibi duyguları yoğun ve derin yaşarlar. Bu duygu durumları çok sık değişebilir.” ifadeleri kullandı. 

 “Deprem travması diğer travmalardan daha kapsamlı etkiye sahiptir”

Deprem travmasının diğer travmalardan farklı olduğunu söyleyen Sönmez, “Doğal afetler, salgınlar, terörist saldırısı gibi travmatik bir olayın toplumun tümünü etkilediği, yaşanılan travmatik olayın oluşturduğu duyguları sadece yaşayan kişilerin değil, toplumun tümüyle hissedildiği durumlardaki travmaya kolektif travma diyoruz. Deprem travmasında diğer travmalardan ayıran durum bu şekilde ifade edilebilir. Diğer travmalar yaşayan kişiyi etkiler, ancak deprem gibi toplumun genelini ilgilendiren travmatik olaylar yaşamayan ama şahit olan kişileri de etkiler. Sosyal medyadan ya da haberlerden takip ettiğiniz depremin takip eden kişi üzerinde de travmatik etkileri olabilir.” dedi.

 “Konuştuğumuz kişiyi baz alarak şekillenmek gerekiyor”

 Depremzede yetişkinlerle diyalog kurma yolları hakkında Sönmez, şu ifadeleri kaydetti; “Depremzedelerin psikolojisini düşünmeden önce fizyolojik ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak gerekir. Yemek içmek, barınmak, can güvenliği gibi ihtiyaçları karşılanmamış bir depremzede ile kurduğunuz diyalog sağlıklı bir diyalog olmayacaktır. Bu gibi ihtiyaçları karşılanmış depremzede ile diyalog kurulurken mutlaka sakin olunmalı. Depremzedenin stresini mümkün olduğu kadar azaltmaya çalışılmalı. Depremzede yaşadıklarını anlatmak için zorlanmamalı. Ancak yaşadıklarını anlatmak isteyen depremzede de susturulmamalı. Depremzedeyi sevdiklerine ya da diğer destek kaynaklarına ulaştırmanın yolları araştırılmalı. Çözümsüz ve henüz çözülmemiş konuları tartışmaktan kaçınılmalı. Ve diyalog kurarken dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesi de depremzedenin verdiği tepkileri normalleştirmektir. İnsanlar yaşanan zor olaylardan sonra farklı farklı tepkiler verebilirler. Bazı insanlar için susmak normaldir, bazı insanlar için konuşmak. Tek doğru yoktur. Konuştuğumuz kişiyi baz alarak şekillenmek gerekiyor.”

 “Çocukların tanıdığı ve güvendiği insanların yanında olması önemlidir”

 Depremzede çocuklarla diyalog kurma yolları hakkında da açıklamalarda bulunan Sönmez, “Yetişkinlerde olduğu gibi öncelik yeme içme, barınma, can güvenliği gibi ihtiyaçların karşılanmasıdır. Ve çocukların güvendiği, tanıdığı insanların yanında olmasıdır. Bu ihtiyaçlar karşılandıktan sonra çocuklarla diyalog kurmanın yolu oyundur. Ne şartta ne durumda olunursa olunsun çocuğun iletişim şekli oyundur. Oyun için oyuncak olması işimizi kolaylaştırır ancak şart değildir. Bulduğu bir taşla ya da sopayla çocuk zihni ve yaratıcılığı oyun kurabilir. Depremzede çocuklarla oyun oynarken müdahalede bulunulmaması gerekmektedir. Çocuk ihtiyacı olduğu şekilde zaten oyun oynayacaktır. Depremzede çocukla oyun oynarken çocuğun size verdiği rolü canlandırın. Çocuk eğer oyun oynamak istemezse oyun oynamaya teşvik edebilirsiniz. Depremzede çocuk hiç alakasız oyunlar oynamak isteyebilir. Bunu da normal karşılarız ve eşlik ederiz. Oyununda depremi tekrar tekrar canlandırabilir. Bunu da normal karşılarız ve eşlik ederiz.” İfadelerini kaydetti.

 “Yakınını kaybetmiş yetişkinlerle kayıp yakınları hakkında konuşmaktan korkmayın”

 Sönmez, depremde yakınlarını kaybetmiş kişilere nasıl yaklaşılması gerektiği, onlarla konuşma dilimizin nasıl olması ve hangi konular konuşulması veya hangi konuların konuşulmaması hakkında da önemli uyarılarda bulunarak, “Depremde yakınını kaybetmiş, yas tutan kişiler için izolasyon, yalnız kalmak problemin büyümesine yol açabilir. Yakınını kaybetmiş kişinin destekleyicileri kişiyle muhabbet etmek, sosyalleşmek, gündelik hayata devam etmek için çaba sarf etmelidir. Yakınını kaybetmiş kişilerle kayıp yakınları hakkında konuşmaktan korkmayın. Konuşurken ölen kişinin adını kullanarak konuşun. Ve kaybı küçük görmeyin. Şu kişinin şu kadar yakını ölmüş, en azından canın sağ gibi teselli cümleleri kurmayın. Kişiyle iletişime geçerken tavsiye, teselli cümlelerinden kaçının.” ifadelerini kullandı.  

 “Çocuğa ölümü bir uzman tarafından değil, bir yakını tarafından anlatın”

Depremde yakınlarını kaybetmiş çocuklara nasıl yaklaşılması konusunda ise Sönmez, “Depremde yakınını kaybetmiş çocuklarda en önemli şeylerden bir tanesi güvendiği ve tanıdığın insanların yanında olmasıdır. Eğer ulaşabileceğiniz biriyse öncelikle o kişiye ulaşın. Çocuğa ölümü bir uzman tarafından değil, bir yakını tarafından anlatın. Çocuğa ölümü anlatırken uzun bir yolculuğa çıktı, uykuya daldı gibi açıklamalardan kaçının. Vefat etti, öldü gibi kelimelerle açıklayın. Birkaç gün sonra geri gelecek gibi doğru olmayan şeyleri söylemeyin. Ölenlerin toprak altına konduğu söylenmelidir. 12 yaş altındaki çocukları defin işlemlerinden, yoğun yas ortamlarından ve naaşı göstermekten uzak tutmaya çalışın. Defin işlemlerinden sonra çocuğun ölen kişinin mezarını ziyaret etmesi çocuğu rahatlatır. Zihninde ölen kişinin yerini oluşturur. Yakını ölen çocuklarda diğer yakınlarının öleceği, onu bırakıp gideceği gibi korkular ortaya çıkabilir. Ben asla ölmeyeceğim, seni asla bırakmayacağım gibi gerçekleştirilemeyecek sözlerin verilmemesi gerekmektedir. Bir gün ölebilirim ama uzun bir süre senin yanındayım gibi cevaplar verilmesi uygun olur.” İfadelerini kaydetti.

  “Kişilerde depresyon, yaygın kaygı bozukluğu ve panik atak sorunu ortaya çıkabilir”

 Depremin en büyük travmatik etkisi hakkında Sönmez, “Depremin kişiler üzerinde farklı farklı etkileri olabileceğini unutmamak gerektiğini tekrar hatırlatarak. İlk aylarda depremzedeler deprem anını rüyalar, flashback gibi durumlarla yeniden yaşayabilirler. Akıllarından çıkartmak isteseler de sürekli deprem anını düşünebilirler. Panik atak, Anksiyete krizi gibi krizler geçirebilirler. Olumsuz duyguları sürekli yaşar hale gelebilirler. Depremi onlara hatırlatan her türlü kişiden ve durumdan kaçınabilirler. Ve ufak tıkırtı sesini çığlık atma gibi fazla uyarılmışlık halinde olabilirler. İlk başlarda bu tip tepkileri normal karşılayabiliriz. Zamanla bu durumların azalmasını bekleriz. Azalmadığı hatta arttığı durumlarda travma sonrası stres bozukluğundan şüphelenmeye başlarız. O bu belirtilerin kişiye hayatını yaşamaktan alıkoyması durumu depremin en büyük travmatik etkisi olarak adlandırılabilir. Ya da kişilerde depresyon, yaygın kaygı bozukluğu, panik ataklar ortaya çıkabilir.” dedi.

 “Deprem sonrası herkes hasta olacak diye bir şey yok”

Sönmez, son olarak, “Ancak şunu unutmamak gerekiyor. Depremi yaşayan herkes hasta olmayacak. Travma sonrası stres bozukluğu yaşamayacak. Ya da herkes depresyon, panik atak, anksiyete krizi yaşamayacak. Depremi geçmişimde üzücü olaylar var şeklinde özetleyecek insanlar da olacak. Psikolojik sağlamlıkları yüksek olan insanlar travmatize olmadan bu süreci atlatabilecekler. Doğal afetler göz önüne alındığında, afet sonrası afeti yaşayan kişilerin %10-15’i olaydan çok kısa bir süre sonra toparlandığı görülür. Yaklaşık %70’lik bölümü olaydan etkilenir. Stres tepkileri verir. Psikososyal destek çalışmaları ile toparlanırlar. Niye kalan %10-15’lik bölümü travmatik olaydan uzun süre etkilenirler. O bu süreçte herkese hasta gözüyle bakılması kişinin iyileşmesinin önüne geçebilir. İlk bir aylık süreçte depremzeye bakım ve destek verilmesinin önemli iyileştirici gücü vardır.” İfadelerini kaydetti. (Ömer Aşkın-İLKHA)

 

 

 

 

 

 

 

Kategori: Güncel
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal

KATEGORİ HABERLERİ

-