TMMOB adına Konuyla ilgili yazılı açıklamalarda bulunan Mehmet Alban, “06 Şubat 2023 tarihinde saat 04.17’de büyüklüğü (Mw) 7,7 olan Pazarcık (Kahramanmaraş) merkezli depremin ardından yaklaşık 9 saat sonra Elbistan (Kahramanmaraş) merkezli saat 13.24’te, büyüklüğü (Mw) 7,6 olarak kaydedilen ikinci bir yıkıcı deprem daha meydana gelmiştir. Şu ana kadar bölgede 4.734 artçı deprem meydana gelmiştir. Yaşanan deprem sonucunda, Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye, Adana, Gaziantep, Kilis, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Şanlıurfa ve Diyarbakır’da büyük can ve mal kayıpları meydana gelmiştir. Bu açıklamanın hazırlandığı sırada AFAD tarafından yapılan açıklamaya göre (16.02.2023) hayatını kaybedenlerin sayısının 38.044 kişi olduğu belirtilmiştir. Adıyaman merkezinde ara sokak ve ana caddelerin, yollardaki hasarlar nedeniyle kapandığı, Adıyaman Belediye Başkanlığı binası da dâhil olmak üzere merkezdeki binaların yüzde 90’ının yıkıldığı gözlenmiştir. Şanlıurfa İlinde deprem anında 20 adet yapı yıkılmıştır. Valilik verilerine göre, Şanlıurfa’da, 31.717 binanın hasarlı olduğu, 399 tanesinin acil yıkılacağı belirtilmiştir. Diyarbakır İlinde deprem anında 6 adet yapı yıkılmıştır. Diyarbakır İlinde Merkez ilçelerinde toplam 80 bine yakın binalardan şu ana kadar 30 bin yapının incelendiği ve yapılan çalışmalarda 500’ün üzerinde ağır hasarlı yapı olduğu tespit edildiği, çalışmaların devam ettiği belirtilmiştir. Jeoloji Mühendisleri Odamızın “Deprem Danışma Kurulu” tarafından 2020 yılındaki Elazığ Sivrice depreminden sonra “Fay Üzerinde Yaşayan Kentlerimiz” başlıklı 18 rapor hazırlanmıştır. 08.02.2021 tarihinde Hatay’ın Depremselliği Raporu, 22.02.2021 tarihinde Bingöl’ün Depremselliği Raporu, 02.03.2021 tarihinde Kahramanmaraş’ın Depremsellik Raporu, 04.05.2021 tarihinde Hakkari’nin Depremselliği Raporu ve toplamda 18 Rapor, bu konuda önlem alınması için karar vericiler ve yetkililer ile paylaşılmıştır. Hazırlanan bu raporlar, bugün özellikle Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep’te yaşanan yıkımların 2 yıl önce öngörüldüğünü ortaya koymaktadır. Raporda, büyük felaketlerin yaşandığı merkezlerdeki zeminin yerleşime uygun olmayan alüvyonlardan oluştuğu ve diri fay zonu üzerinde olduğu belirtilmiştir.” İfadeleri kaydetti.
Alban, hazırlanan raporla ilgili sonuç olarak şu ifadelere yer verildi: “Türkiye aktif deprem kuşağında olan bir ülkedir. Doğu Anadolu Fay Zonu ve Güneydoğu Anadolu Bindirme Fay Zonunda (Bitlis-Zagros Bindirme Fay Zonu) meydana gelen depremlerin; Çevre illerde ağır hasarlara neden olduğunu Lice, Bingöl, Elazığ ve son Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşadık. Meslek Odası olarak bilim çevreleri ile birlikte jeoloji biliminin çalışma alanı olan deprem-kentleşme-yapı zemin ilişkilerinin önemini söylemeye devam edeceğiz. 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremler zayıf zemin üzerindeki Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’da daha ağır hasarlara yol açmıştır. Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi kentlerimizde ise ruhsatsız, yanlış ve eksik malzeme seçimi veya daha sonra taşıyıcı sistemlere yapılan müdahaleler sonucu olduğu bildirilmektedir. Yapılaşma kararını zemin yapısına göre almak sorunun temel çözüm noktasıdır. Sismik dalgalar toprak ve gevşek zeminler tarafından büyütülerek binalara iletilir. Zemin büyütmesi olarak tanımlanan bu durum bir deprem olduğu takdirde yumuşak zeminler, kaya üzerinde yer alan yapılardan çok daha şiddetli sarsılır ve hasar oranı artar. Yeraltı suyunun varlığında sıvılaşma, sıkılaşma, oturma ve hareket yaratan benzeri sorunlarının önüne geçmek için yapıların oturtulacağı zeminin jeoloji mühendislerinin gözetiminde yapılan zemin etüt raporlarında belirtmiş oldukları zemin sınıfı için gerekli mühendislik önlemlerinin alınarak binanın oturumu sağlanmalıdır.”
“Kamu eliyle kentsel yenileme çalışmaları yürütmelidir”
Alban, “Zemin şartlarına göre kamu eliyle kentsel yenileme çalışmaları yürütmelidir. Çevre ilçelerimizde deprem hasar tespit ve zemin çalışmaları yapıldıktan sonra yeni imar planları yapılmalı ve bina kat yükseklikleri belirlenmelidir. Bu konuda katı kurallar konulmalı ve uygulanmalıdır. Riskli alanlar imara açılmamalı, bilimsel normlara dayalı yer seçimi yapılmalıdır. İmar Planına altlık teşkil eden jeolojik-jeoteknik etütler yapılmalı, ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir. Deprem üreten diri(aktif) faylarla ilgili “Ayrıntılı Diri Fay Haritaları” (1:1000 ve 1:5000 ölçekli ayrıntılı haritalar) hazırlanmalı; “Deprem Master Planı” ve “Mikrobölgeleme çalışmaları” yapılmalıdır. MTA tarafından hazırlanmış olan diri fay haritası dikkate alınarak, diri fay üzerinde ve yakınında yeni yerleşim olmamasına dikkat edilmelidir. Diri fayın belirlendiği alanlarda “Fay Sakınım Bandı” uygulaması acilen gerçekleştirilmelidir. Bu hatlar uzman Jeoloji Mühendisleri tarafından belirlenip park, yeşil alan olarak kullanılmalıdır. Ülkemizde meydana gelen afet zararlarının azaltılmasında alınabilecek etkili önlemlerden biri de denetimdir. Bu denetimler çerçevesinde Yapı Denetim Sistemi tekrardan ele alınıp içeriğinin değiştirilip Jeoloji Mühendislerinin de Yapı Denetim Sistemi içerisine alınması gerekmektedir. Can ve mal güvenliğinin koruma altına alınması ve üretilen işlerin daha kaliteli ve nitelikli olması için güçlü denetleme mekanizmasına ihtiyaç vardır. Fay yasasının acilen çıkarılması gerektiği odamız tarafından yetkili kurullara iletilen raporlarda belirtilmiştir. Fay hattı yasası içeriği Yasa , fayın geçtiği hattın belirlenmesini, yaratacağı deformasyonun belirlenmesini, imar planlarını çevre düzeni planlarına işlenmesini ve Deprem bölgelerinde yapı sınırlamasını içermektedir.” İfadeleri kaydedildi. Bilimsel kriterler ile uygun zeminlerde depreme dayanıklı kentler inşa edebiliriz.” ifadelerini kaydetti. (İLKHA)