Solhan Çağrı-Der tarafından Solhan Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, İslam şehitlerini gösteren sinevizyon gösterimiyle devam etti. İlahi ve ezgilerin seslendirildiği programda günün anlam ve önemine binaen İbrahim Yaz, bir konuşma yaptı.
Düzenlenen programa Solhan Belediye Başkanı Abdulhakim Yıldız, Ak Parti Solhan İlçe Başkanı Nihat Doğu, Hüda Par Solhan İlçe Başkanı Sadrettin Kırım, Kanaat önderleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Programda konuşan İbrahim Yaz, “Malumunuz Şubat ayı Şehadet ayı, Şubat ayı bizim açımızdan bir başka anlam daha taşıyor. Şubat ayı aynı zamanda Şeyh Sait Efendi hazretlerinin kıyamının başlangıcıdır da. Bu vesile ile bu aziz İslam şehidini, onun kıymetli yoldaşı Şeyh Abdullah Melekani Hazretlerini de rahmetle anıyoruz. Rabbim mekânlarını cennet eylesin. Bizi onların şefaatinden mahrum etmesin, bizi onların yollarının takipçileri eylesin inşallah. Onlar bir çığır açtılar zulme karşı, İslam’ın mukaddesatları ayaklar altında çiğnenirken ‘ben ve asam bile olsak bunun mücadelesini vereceğim’ diyen aziz İslam önderleriydi. Korkmadılar, çekinmediler. Evlatları, dostları ve sevdikleriyle beraber bu yola girdiler. Sonu şehadet bile olsa bunun mücadelesini verdiler. Şeyh Abdullah da aynı zamanda bunun mücadelesini verdi. Şehadet yok olmak değil, bilakis var olmaktır. Şehadet dirilmektir, şehadet inandığı dava uğruna kendini feda etmektir. Onlar ayeti kerimenin deyimiyle ‘ölmediler’ onlar sağdırlar, onlar ‘diridirler’, onlar aramızdadırlar. Onların nail oldukları lütuf ve ikramları biz bilmiyoruz. Hani habibi necar diyor ya ‘keşke kavmim bilseydi. Keşke bilseydi Allah’ın dini için Allah’ın rızası için bizi şehit edenlerin Allah’ın bizi bu ikrama nasıl mazhar kıldığını. Değerli kardeşler, şehit ve şehadet birbirinin ikizi gibidir. Şehidin hayatına şahitlik ediyor şehadet. Şehadet her Müslüman’ın duasıdır, her Müslüman’ın gözyaşlarıyla Allah’tan istediği bir armağandır. Bizden öncekiler bu lütfa erdiler.” ifadelerini kullandı.
“ŞEHİTLERİ ALLAH ANIYOR, BİZE DÜŞEN ONLARI ANLAMAKTIR”
Şubat ayının şehitler ayı olduğunu söyleyen Yaz, “Şehitleri Allah anıyor, bize düşen onları anlamaktır. Onların mücadelesini anlamak, onların misyonunu anlamak, onların bize bırakmış oldukları kutlu davayı anlamak, bu kutlu mirası sahiplenmektir misyonumuz. Onlar, öncü olup gittiler. Vallahi onlar kazandılar. Onlar şehadete öylesine sevdalıydılar ki onların özü de bir sözü de bir, onların sözleri pratiklerinde vardı, amellerinde vardı. Bir sözle, bir kıyamla şeyh Said efendi evladı, diyarını bırakıp göç etmedi mi? Bir kutlu dava için şeyh Hasan el Bena daha ortaokul döneminde İslami hizmete başlamış, ömrünün sonuna kadar bu mücadeleyi sürdürmüş, türlü işkencelere maruz kalmış, bela ve musibetler sel gibi üzerine yağmış, buna rağmen davasından vazgeçmemiştir. Milyonları yetiştirerek misyonunu tamamlamış, görevini yerine getirmiş ve rabbine doğru yol almıştır. Şehit Metin Yüksel, İskilipli Atıf Hoca, düşünün öyle bir memleketteyiz ki İskilipli Atıf hoca henüz şapka kanunu çıkmadan şapkaya karşı bir risale yayımladığı için onu idam ediyorlar. O zamanki istiklal mahkemelerinin bakış açısı; ‘önce asalım, sonra yargılayalım’ mantığıydı. Onlar cellâtlarından uzun yaşayacaklar. Hâlâ onları anıyoruz ve inşallah tarih boyunca onlar anılacaklardır. Şehit Malkom X, siyahîlerin üçüncü sınıf insan bile sayılmadıkları bir ortamda her türlü suça bulaşmışken hidayet nuru onun kalbine yerleşiyor ve Allah’ın davası için mücadele ediyor, bu uğurda taki şehit olana kadar. İşte şehitler, işte onların hayatları, işte mücadeleleri, işte zalimler, işte zorbalar… Onlar asla cellâtlarına boyun eğmediler, onlar asla teslim olmadılar. Onlar, dünyanın saltanatına, zevk-u sefasına boyun eğmediler. Onlar bir defa ‘Allah’ dedi mi ‘artık bu yoldan dönüş yok’ diyen muvahhitlerdi.” şeklinde konuştu.
“ŞEHADET, HEPİMİZİN ORTAK DUASIDIR”
Şehitler gecesi programına konuşmacı olarak katılan İbrahim Yaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Halid bin Velid ne diyordu, kâfir ordusu Bizans komutanına; “ben öyle bir orduyla geliyorum ki sizin kadını ve şarabı sevdiğiniz gibi onlar da şahadeti ve Allah yolunda can vermeyi seviyorlar.” Bunu dediği zaman onların dizlerinin bağı çözüldü. Çünkü onlar biliyorlardı ki bunların gelişiyle onların düzeni alt üst olacak. Hiç şehadeti saadet bilen, Allah yolunda can vermeyi saadet bilen insanlar korkutulabilir mi? Allah’tan başkasına boyun eğmeyen, Allah’ın rızası doğrultusunda çalışanları kim neyle hangi metotla, hangi araçla korkutabilir ki! Seyyit Kutup, ‘sadece bir özür dile seni idam etmeyeceğiz’ dedikleri zaman ‘eğer benim ölümüm, âlemlerin rabbinin emriyse ben âlemlerin rabbine karşı gelemem. Yok, eğer tağutun emriyse, tağuttan özür dileyecek kadar alçalamam. Namazda Allah’ın birliğine şehadet eden biri tağutun hükmünü asla onaylamayacaktır’ dedi ve idam sehpasına gitti. Onlar gerçekten şehitti ve onların şahadetine hayatları şahitlik etti. Değerli kardeşlerim, şehadet hepimizin ortak duasıdır. Maalesef öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki bugün bu hastalık birçok yere sıçramış şehitliğin anlamı bile özünden koparılmaya çalışılıyor. Allah’a inanmayan, peygamberin emrine uymayan sol düşünceye mensup olanlar, hayatları boyunca Allah’a secde etmeyen, Allah’ın emirlerine uymayan, yasalarına karşı çıkanlar şehit olabiliyor. Lakin onların şahadet anlayışıyla Allah’ın bize öğrettiği, peygamberin bize bildirdiği şahadet anlayışı arasında yerle gök arası kadar fark vardır.”
Haber: Abdulhamit Bildik