Bingöl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hemin Omar Ahmad, Irak Kürdistanında yaşanan en büyük katliamın Enfal saldırılarında yaşandığını hatırlatarak, Saddam rejiminin yıkıldığı 2003 yılına kadar muhtelif enfal saldırılarında, 182 bin Kürdün katledildiğini, 5 bin Kürd köyünün yakılıp yıkıldığını, camilerinin tahrip edildiğini belirtti.
Irak Kürdistanında, Kürdlere karşı işlenen Enfal katliamına ilişkin İLKHA'ya açıklamalarda bulunan Hemin Omar Ahmad, nisan ayının enfal katliamının başlangıcını teşkil eden saldırıların yıldönü olduğunu hatırlattı.
Irak Kürdistanı'ndaki iki büyük köyden Şêxwesan ve Balesan köylerine dönük Halepçe katliamından önce 16 Nisan 1987 yılında, kimyasal silahlarla saldırı gerçekleştirildiği belirten Ahmad, bu saldırıların uzun bir süre sürecek olan katliamları başlangıcı olduğunu söyledi.
Ahmad, "Bu tarihte sabahın erken saaterinde gerçekleştirilen kimyasal saldırılarla, bu köylerde onlarca sivil insan hayatını kaybetti. Onlarca insan da yaralandı. Ne yazık ki, bu saldırının yaralıları gizlice hasaneler götürülerek, saldırı gözlerden uzak tutulmaya ve gizlenmeye çalşıldı. Bu saldırılardan yaralı kurtulan insanların önemli bir kısmı da Saddam liderliğindeki Baas partisi militanları tarafından kaçırılarak, Irak çöllerine götürüldüler. Bu insanların akibeti hâlâ bilinmiyor. Daha sonra yapılan çalışmalarda öğrenildi ki bu yaralıların önemli bir kısmı Hewler kırsalında diri diri toprağa gömülmek suretiyle katledilmişler." dedi.
Aşamalı bir şekilde gerçekleştirilen katliamların, Baas rejimi tarafından "Enfal Operasyonnları" şeklinde adlandırıldığını belirten Ahmad, Sosyalist Baas Partisinin, Mişel Eflak ismindeki bir hirîstiyan tarafından Suriye’de kurulduğuna dikkat çekti.
Baas Partisinin aslında dini öteleyen ve dini değerlere inanmayan, Allah tanımaz bir parti olduğuna işaret eden Ahmad, "Bu partinin bir kolu Suriye'de ve bir kolu da Irak'ta idi. Mişel Eflak, iki kolun da lideri idi. Bu parti 1965 yılında Irak’ta iktidarı ele geçirdi. Dine inanmayan bu parti, iktidarı ele geçirdiğinde bütün kötü uygulamalarını dine dayandırarak gerçekleştirdi. Bu partinin yöneticileri sureten dindar görünerek, din hakkında zihinlerde kötü bir iz bırakmaya ve dini tahrif etmeye çalıştılar." ifadelerini kullandı.
"Saddam ve arkadaşları Enfal ismiyle Kürdlerin Müslüman olmadığını zihne yerleştirmeye çalışıyordu"
Ahmad, şunları söyledi: "İran ve Irak savaşının başlangıcında Saddam ve işbirlikçileri gayri islami gayelerinde dini argümanları kullanmaktan imtina etmediler ve Kürdlere dönük gerçekleştirdikleri her gayri insani uygulamalarına ve her katliamlarına dini kavramları kullandılar. Örneğin insanları infaz ettikleri zindanlarına Halid Bin Velid, halka kullandıkları füzelere, bombalara Hüseyin, Abbas adları verdiler. Kürlere dönük başlattıkları operasyona Kur’an sürelerinden biri olan 'enfal' adını verdiler. Oysa Enfal süresi ise Müslümanlar ile gayri müslimler arasında gerçekleştirilen savaşta elde edilen ganimetlerin taksimini konu ediniyordu. Saddam ve arkadaşları bu isimlendirme ile hem Kürdlerin Müslüman olmadığını zihne yerleştirmeye çalışıyor hem de Kürdlerin, zihninde İslam'a karşı bir anti pati oluşturmaya çalışıyorlardı."
"Bu uygulama Uhdud ashabından sonra insanlık tarihindeki ikinci vahşi katliamdır"
"Kürdlere yönelik Enfal saldırıları birkaç aşamalıdır." diyen Ahmad, "Saddam başlangıçta 1983 yılında Barzani taraftarlarından 8 bin kişiyi katletti. Bu insanların önemli bir kısmı kadın, çocuk ihtiyar ve hastalardan oluşan sivillerdi. Bu insanların çoğu Irak, Suriye ve Arabistan arasındaki çöllerde diri diri toprağa gömülerek katledildiler. Bu uygulama Uhdud ashabından sonra insanlık tarihindeki ikinci vahşi katliamdır. Saddam bütün bu katliamlarını meşrulaştırmak için de Kürdlerin İran'la işbirliği yaptığını ileri sürüyordu." diye konuştu.
"Bu tarz katliam, yeni bir tarzdı ve insanlar diri diri gömülüyorlardı"
Katliamların tümümün Ali Hasan Abdulmecid isminde Saddam’ın amca çocuğu olan bir katilin organize ettiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Ahmad, "Kürtler bu zalimi Eli Hesen Kimyevi olarak adlandırmışlardır. Bu aşamada 200'e yakın köy imha edilmiş, köy halkı meydanlarda toplanmış, kadın, erkek ve çocuk gözetilmeden insanlar götürülüp diri diri toprağa gömülmüştür. Bu katliamların şahit ve mağdurlarının hazin ve trajik hikayelerini daha sonra bir şekilde zorla bu katliamlarda kullanılan insanların dayanmadıkları için durumu anlatmalarından öğreniyoruz. Doğrusu bu hikayelerin her biri sinema, romanlara konu olacak niteliktedir. Bu tarz katliam, yeni bir tarzdı ve insanlar diri diri gömülüyorlardı. Bu katliamlardan tek tük insanlar da kurtulmuş ve daha sonra bu katliamları anlatmışlardır. Birçok köyden de hiç kimse kurtulamamış ve hepsi katledilmişlerdir." dedi.
"182 bin Kürd katledildi, 5 bin köy yakılıp yıkıldı"
Germiyan bölgesinde bir sabah etrafı sarılan köyün tüm fertlerinin yok edildiğini anlatan Ahmad, şunları söyledi:
"Saddam rejiminin yıkıldığı 2003 yılına kadar muhtelif Enfal saldırılarında 182 bin Kürd katledilmiştir. 5 binden fazla köy yakılıp yıkıldı, camiler tahrip edildi. Bu katiamlardan sonra insanlar çaresizlikten kimliklerini gizlemek zorunda kalmışlardı. Onların resmi itiraflarına göre yüz bin 'terörist' öldürülmüş ve rakamda normal imiş! Zira öldürülenler, teröristmişler! İşin abartılmaması gerekliymiş. Bu katliamların tanıkları bu konu da ilginç hikayeler anlatmaktadırlar. Bu tanıklarından bazıları, mağdurları taşıyan kamyon sürücüleri, bazıları da mağdurların diri diri gömüldüğü çukurları kazan dozer ve kepçe şoförleridir. Bu şöforler zorla bu işte kullanılmıştır. Daha sonra bu insanların akli dengesi bozulmuş ve Saddam iktidardan düştükten sonra gelip bu katliamlarda kullanıldıklarını itira etmişlerdir. Zorla bu işten kullanıldıklarını, ileri süren bu itirafçıların itirafları neticesinde, Enfal katliamlarındaki mağdurların bir kısmının kemiklerine ulaşılmış. Üzerindeki elbiseleriyle üst üste istiflenmiş halde bulunan bu cesetler de bu insanların diri diri gömüldüklerini ispatlamaktadır. Yapılan DNA testlerinde kayıp bazılarının kimlikleri tesbit edilebilmiştir."
"Kürdlerin, kendi kardeşlerinden bu katliamların kınanmasını beklemek en tabii haklarıdır"
Ne acıdır ki bugüne kadar dünya ülkelerinin resmi bir dille bu soykırımı dile getirmediğini vurgulayan Ahmad, Irak Parlementosunun dahi bu konu da hiçbir şey yapmadığını kaydetti.
Ahmad, "Irak parlementosu sadece şiilere dönük yapılan katliamları dillendirmiş ve kabul etmiştir. Irak hükümeti söz vermesine rağmen bu katliamdan kurtulan tek tük insanlara hiçbir tazminat da ödemiş değildir. Dünya gayri müslmlerinin sessizliğini bir yere kadar anlayabiliyoruz. Biz Kürdleri asıl inciten Müslümanların ve özellikle İslam dünyasında söz sahibi Müslüman alimlerin bu konuda hiçbir şey söylememiş olmalarıdır. Oysa Kürtler, son derece Müslüman ve inançlarına bağlı insanlardır. Kürtlerin, kendi kardeşlerinden bu katliamların kınanmasını beklemek en taabii haklarıdır. Nasıl ki Müslümanlar haklı olarak, israilin Filistin'de gerçekleştirdiği katliamları kınayıp tepki gösteriyorlarsa, Müslüman olmayan Baas rejiminin yaptığı katliamları görmeleri lazım. Çünkü Enfal katliamları daha vahşi ve daha canicedir. Kürtlerin, Müslüman kardeşlerinden böyle bir beklentileri var ve bu haklı bir beklentidir. Avrupa ve Amerika’dan zaten bir beklentileri yok çünkü Baas partisi Enfal'deki katliamlarında onların verdiği silahı kullanmışlardır. Malesef Iraklı hiçbir yönetici Enfal katliamıyla ilgili yargılanmış değildir. Saddam’ın şiilere de zulmettiği bir vakıadır. Enfal Katliamı bambaşkadır. Bu katliamın mağdurları görülmeli, mağdurlar dinlenilmeli ve bir daha böyle katliamlar yeryüzünde yaşanmamalıdır." şeklinde konuştu.
(Nihat Kanat-İLKHA)