Vergilendirilmiş kötü işleri meşrulaştırmak…

İnsan sosyal bir varlıktır. Bu özelliğinden dolayı tarihte hep topluluklar halinde yaşamını sürdürmüş, ihtiyaçlarını bu şekilde karşılamıştır. Sonrasında beslenme, barınma, giyinme, sağlık, güvenlik, eğitim gibi en temel maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak ve daha mutlu olmak için “devleti” kurmuştur. Seleflerimizin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ifadesinde hikmet-i devlet vücut bulmuştur. Toplum, devlete can, din, mal, nesil ve akıl emniyetini korumayı asli bir görev olarak yüklemiştir. Devletin, bu asli görevlerini ifa etmesi için, âdemoğlu kazançlarından bir kısmını vergi olarak ayırmış ve hizmet almayı ümit etmiştir.

(2018 bütçesinde vergi gelirlerinin 599,4 milyar lira)

Ancak, insanlar kendilerine hizmet yapsın diye vergileriyle finanse ettikleri “devlet” asli görevini ihmal etmiş, kendisine verilen yetkilerle; insanı “hizmetkâr”, kendisini  “efendi” olarak görmeye başlamıştır. İnsanoğlu ”Devlet” ile mutlu olmayı beklerken, daha çok mutsuz olmuştur.

Peki “devlet” hiçbir hizmet yapmıyor mu?

Elbette hayır! Eğitim, sağlık, barınma, beslenme, güvenlik, savunma,  sosyal vb. maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarımızı gidermek ve güvenliğimizi sağlamak için yeni nesil teknoloji ile donatılmış akıllı kurumlarda; eğitimli, alanında uzman personeller istihdam ederek, bireye, aileye ve topluma devasa bütçeler ayırarak nasıl hizmet ettiği hepimizin malumudur.

”Görünen köy kılavuz istemez”

 Ancak…!

İlim ve hikmet ehli kimseler; toplumda “ def’-i şer, celb-i nef’a racihtir” demişler.(Yani kötülükleri kaldırmak, yararlı olanı yerine getirmekten öncedir)

Peygamberimiz(sav) de “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” diyerek bireyin, toplumun ve devletin asli görevini bizlere bildirmiştir. (Tirmizi, Fiten, 11; İbnu Mace, Fiten, 20)

Çünkü kötülükler iyiliklerden daha çabuk yayılır, kötülüklerin tesiri iyiliklerden daha fazla devam eder. Bundan dolayı devletin öncelikli sorumluluğu;  bireye, aileye ve topluma yüzde yüz her yönden zararlı olan kötülüklerle ve haramlarla mücadele etmek, onları ortadan kaldırmak olmalıdır.

Peki, elan devlet bu asli görevini yapıyor mu?

Hayır!

Bilakis teşvik ediyor, kötü işlerin kazançlarından vergi alarak bunları meşrulaştırıyor, izin veriyor, söz konusu kötülükler ve haramlar(içki, faiz, zina, şans oyunları ve kumar) devletin bizzat izniyle  icra ediliyor, hem de vergisi alınarak.

“Vergilendirilmiş her kazanç kutsaldır” diyerek;

Bireyin ve toplumun akli, ruhi, bedeni,  sosyal,  iktisadi hayatlarını ve sağılığını tahrip ederek,  zarar veren, tüm kötülüklere kaynaklık eden; faiz, faktöring, içki, kumar, zina,fuhuş, şans oyunlarının oynatılmasını, imal edilmesini,  medya aracılığıyla reklamlarla cazip hale getirerek satılmasını özendirmektedir.

Bireylerin yoğun olarak yaşadığı önemli yerleşim yerlerinde; çarşı pazarlarda, caddelerde, yollarda bankalar, büfeler, bayiler, barlar ve kafeleri ruhsatlandırıp vergilendirerek, vatandaşların hizmetlere (!) daha kolay ulaşmalarını sağlamaktadır. Yine devlet kötülük yuvalarının işleyiş ve faaliyetlerini yasa ve yönetmeliklerle güvence altına alarak, korumaktadır. Bu işlerin kazançlarını vergilendirerek adeta bunları meşrulaştırmaktadır.

Bunca kötülük içinde iyilik ağacı yeşerir mi?

 Yeşermez!

Huzur olur mu?

Olmaz!

 Piyangodan mutluluk çıkar mı?

 Çıkmaz!

Şair’ in dediği gibi;

Kötülüğün başa gelmesi sürpriz olmaz

Eğer nedenleri ortada bulunuyorsa!

Tüm bu kötülükler, devletin yapmış olduğu iyilik ve güzel hizmetleri görünmez kılar ve örter. Bundan dolayı devlet öncelikle bu kötülükleri kökünden kazımalı ve ortan kaldırmalıdır. Her açıdan bireye, aileye, topluma ve devlete sayılmayacak kadar maddi ve manevi külfeti ve zararları apaçık belli olan Kötülükleri ve haramları besleyen, teşvik eden, özendiren devlet meşruiyetini yitirir.

Söz konusu Kötülüklerin korkunç neticelerini, detaylarını, İstatistiksel verilerini devletin resmi kurum raporlarında bulabilirsiniz…

foto
Yazar: Hamdullah Tasalı
doğruya doğru..!
7 yıl önce

Sayın hocama katılıyorum. İnşallah siyaset arenasında böyle düşünenlerin sayısı artar da bunlar zamanla gerçekleşir. Bunun için o mecliste muhakkak bulunmak gerekir. İmtihan kolay değil tabi. Mücadele gerek... Ama kırmadan, dökmeden, incitmeden..!

YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal