Faiz, ilk çağlardan beri borç verme ve ticaret muameleleriyle birlikte gelişmiş; ortaya çıktığı andan itibaren tüm kesimlerce inceleme konusu olmuştur. Faiz, meşruiyet, helal ve haram noktasında tarih boyunca tartışılmıştır.
Batı uygarlığı, Kapitalist tefeci sömürgecilerin inşa ettiği göz kamaştırıcı bir uygarlıktır. Bu uygarlık maddi görkemine, sanayi ve teknolojinin gelişmişliğine rağmen her yönüyle sıkıntılı, acımasız, ıstıraplı, korkulu, sinirsel ve ruhsal hastalıkların yaygın olduğu zalim bir uygarlıktır! Zira sömürülmüş mazlumların emek,kan ve göz yaşları üzerine kurulmuştur.
Faize “sermayenin kirası, fiyatı, artısı, ödülü veya paranın zaman değeri” ne derseniz, deyin; miktarı az veya çok olsun, bireysel veya kurumsal ilişkilerde temel ihtiyaçlar veya yatırım amaçlı olsun, yerel veya ulusal çapta olsun fark etmez, bugün insanlığın içine sürüklendiği buhranın ana nedeni hiç şüphesiz faizdir. Faiz parayı para ile tetikleyip ticareti ve hayatı olumsuz etkilemektedir.
Konvansiyonel Kapitalist tefeci, soyguncu, sömürücü sistem; alın teri dökmeden, emek sarf etmeden, haksız yoldan kazanç elde etmek isteyen kan emici, tembel, açgözlü, asalak ve çıkarcı parazit tipler ortaya çıkarmıştır. Ayrıca faiz;
* Yüksek enflasyona,
* Toplumsal eşitsizlik ve adaletsizliklere,
* Toplumun/halkın çoğunun yoksullaşmasına,
* Reel yatırımların ve üretimin durmasına,
* Arz talep dengesinin bozulmasına,
* Yüksek bütçe açıklarına,
* Tasarrufların azalmasına,
* Fiyatların ve maliyetlerin(yatırım ve üretim) yükselmesine,
* Vergilerin artmasına,
* İç ve dış borç ve borçlanmanın artmasına,
* Kamu ve özel ödemeler dengesinin bozulmasına,
* Kur dalgalanmalarına
* İşsizliğin artmasına,
* Çevre kirliliğine, doğanın tahribine ve kaynakların müsrifçe tüketilmesine,
* Savaşlara ve ülkelerin işgaline,
* Bireysel ve toplumsal sosyo-psikolojik bunalım ve hastalıkların artmasına,
* Sosyo-ekonomik ve politik krizlere yol açan kaosların ve tüm problemlerin anasıdır.
Bu gün faiz bireylerin, toplumların ve devletlerin güvenliğini, refahını, huzur ve barışını tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Ayrıca bireylerin özgürlüğünü, devletlerin bağımsızlıklarını yitirmesine yol açmıştır. Bireyler ve devletler bir avuç sermaye sahibi tefecinin yüksek borçları altında ezdirilmiş ve esir edilmiştir.
Faizci sistemle toplumda adaletsizlikler ve eşitsizlikler büyümüştür. Sistem fakiri daha fakir, zengini ise daha çok zengin etmiştir. Sistem artık sürdürülemez!
Faizin yaygın olduğu bireyler ve toplumlarda ahlak erozyona uğramış, adalet zedelenmiş, merhamet ve dayanışma ruhu yok edilmiştir. Yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluklar artmış, zulüm idari sistemi felç etmiştir.
Kapitalist ve Liberal ekonominin geçerli olduğu ülkelerde faiz ve kurumları yasalarla korunmakta, teşvik edilmektedir. Faiz indirimleri sevinçle karşılanmakta, kampanyalarla süsleyip cazip hale getirilmektedir. Düşük faiz oranlarıyla sermaye sahibi tefecilere bal kovanı verilirken, tüketicinin ise “ağzına bir parmak bal çalarak” aldatılmaktadır. Zira yüksek faiz oranları tüketiciler ve üreticilerce ilgi görmeyeceği için talep edilmeyecektir.
Faiz(Riba) zulme ve sömürüye yol açtığı için yaratıcımız Yüce Allah tarafından yasaklanmıştır. İslam, bu yasağı günümüze kadar taşımış tek dindir. Bu yasağın şüphesiz birçok nedeni ve hikmeti vardır, ancak en önemlisi ahlak ve dağıtıcı adalettir. Ahlak ve adalet mülkün ve yaşamın üzerine bina edildiği en temel unsurlardır.
Faizin neden olduğu bireysel ve toplumsal hayatın sosyal, idari, iktisadi ve psikolojik yıkıcı sonuçlarına baktığımızda bu yasağın ne kadar gerekli ve haklı olduğu görülecektir.
İslam sosyo –ekonomik ve politik hayatı inanç, adalet ve ahlak esasları üzerine kurmuş, bunu kardeşlik, fedakârlık, merhamet, dayanışma ruhu ile yaşatmayı esas almıştır.
İslam insan ve toplumların refah ve felahını ancak kutsi değerler üzerine inşa edilmiş faizsiz iktisadi bir sistem ile mümkündür.