Siyonist işgal rejimi, ağır bir bombardıman altında tuttuğu Gazze’ye insani yardımın girişini engellemek için her yolu kullanıyor.
BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) özellikle işgal rejiminin sınırlarında, tümüyle kontrol edilerek ve kısıtlı bir şekilde Gazze’ye yardım ulaştırmaya çalışırken, bir anda tedarik sıkıntısı ile karşılaştı ve yardımları ulaştırmasına fiziki engeller oluşturuldu.
Terör rejimi, fanatik Yahudilerin sınır kapılarını tuttuğunu ve yardım araçlarının geçişini engellediğini iddia etti ilkin, sonra da ortaya bir iddia attı: Güya UNRWA çalışanlarından 12 kişi 7 Ekimdeki HAMAS operasyonunda yer almış.
Soykırım karşısında Siyonist terör rejimine ateşkes çağrısında bile bulunamayan, vahşi katliam ve pervasız kural tanımazlığın karşısında “utangaç ve özür diler bir tarzda” Siyonist rejimden siviller konusunda daha dikkatli olmasını isteyen ülkeler, talimat almışçasına bir bir UNRWA’ya yaptıkları yardımları kestiler.
UNRWA ise iddiaları reddediyor ve açıkça işgal rejiminin iddialarıyla alakalı hiçbir delil sunamadığını söylüyor.
UNRWA, personelinin, HAMAS ya da diğer gruplarla herhangi bir bağı olmadığını, yanlış davranış iddialarını titizlikle araştırdığını ve personelini sorumlu tuttuğunu belirtiyor. Tüm personelinin listesini Siyonist rejim ve diğer ev sahibi ülkelerle paylaştığını da kaydediyor.
Terör rejiminin hedef gözetmeksizin gerçekleştirdiği saldırılarda 150’ye yakın UNRWA personeli hayatını kaybetmesine rağmen terör çetesine hiçbir şey diyemeyen ülkeler…
Hiçbir delil sunulmayan bir iddia üzerinden Amerika ile birlikte İngiltere, Kanada, Avustralya, Almanya, İtalya, Hollanda, İsviçre ve Finlandiya’dan sonra İsveç de UNRWA’ya kaynak aktarmayı durduklarını açıkladılar.
Yani adı geçen ülkeler aslında Siyonist terör rejiminin gerçekleştirdiği soykırıma açıkça ve fiili olarak ortak olduklarını ilan ettiler.
Öyle ya, eğer Siyonist rejimin iddiası doğru olsa bile, yani UNRWA’dan 12 kişi 7 Ekim operasyonuna katılmış olsa bile bunun karşılığı tüm fonları kesmek midir? Üstelik işgal rejimi yerlerini bilmesine rağmen, hastaneleri, mabetleri ve okulları bombaladığı gibi 70’ten fazla UNRWA tesisini de vurmuş ve uluslararası hukuka göre yaptırım gerektiren suçlar işlemişken ses çıkarmayan ülkeler mesnetsiz bir iddia üzerinden hemen adım attılar.
Resmi rakamlara göre büyük bir kısmı UNRWA görevlisi olmak üzere BM’nin Gazze’de 10 bin çalışanı bulunmaktadır.
İngiliz gazeteci Yvonne Ridley şöyle bir karşılaştırma yaptı:
“UNWRA çalışanları hakkındaki hikayelerin ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum, çünkü kanıtların çoğu israil tarafından gözaltında tutulanlardan işkenceyle alınan ifadelere dayanıyor. Filistin'deki durumu çarpıtan, apartheid israil'in kirli taktiklerine artık şaşırmıyorum.
Ancak şunu söyleyeceğim. Londra'daki Metropolitan Polis Teşkilatı, personel sayısı bakımından UNRWA'ya benzer bir kuruluştur. 2021'den bu yana 100'den fazla polis memuru, yaklaşık 50'si tecavüz ve cinsel saldırıdan olmak üzere ciddi suçlardan mahkum edildi. Sonuç olarak, İngiliz hükümeti Met'ten hiçbir zaman fon çekmedi ve kuvvete mali veya başka cezalar uygulanmadı.”
Aslında dikkatli bir gözlemci meselenin UNRWA çalışanlarının 7 Ekim operasyonunda bulunduğu iddiasıyla bir alakasının olmadığını hemen anlar.
Terör rejiminin iddiası ve Batı’nın verdiği destek, Güney Afrika Cumhuriyetinin açtığı davada UAD’ın yaptığı “soykırım” suçlamasına bir cevap, bir karşı hamledir.
Ama ne yapsalar boştur.
Soykırımcılık, Siyonist terör rejiminin üstüne yapışmıştır ve ona destek verenler de “soykırım ortağı” olarak tarihe geçeceklerdir.