Gazze’linin Ruhunu Anlamamak

Bu aralar iktidara yakın gözüken birileri “Gazze’liler hicret etse nasıl olur?” tezini dolaşıma soktular. Bunun için kendilerince hayli gerekçe ve misal olacak tarihsel dayanaklar buluyorlar, yetmiyor güya iyi niyetli mantık çıkarımları yapıyorlar. Sert eleştiriler karşısında geri adım atmak yerine bunu yaymaya çalışmaları ise ister istemez acaba bu fikri bir yerlerden komutla mı söylüyorlar dedirtiyor.

Vay efendim dünya soykırımı çaresizce izliyormuş da yok gittikleri yerde daha güçlenip geri dönerlermiş de yok Kudüs defalarca elden çıkıp geri alınmış diye devam eden güzellemelerde bulunuyorlar.

Ya hu Gazze’ye bunca hikayesine rağmen daha nasıl kör olunabilir, daha nasıl sağır olunabilir, daha nasıl hariçten gazel okunabilir, onlar adına nasıl böyle ahkam kesilebilir gerçekten dehşet verici.

Şehid İsmail Heniye’ye yapılan teklifin bir benzerinin Şehid Yahya Sinwar’a da yapıldığı birkaç gün önce medyada paylaşıldı. Özetle ne diyor Hamas Yetkilisi Mahmud Mardawi: “ABD ve Almanya tarafından bundan yedi sene önce şehid Yahya Sinwar’a, Gazze’nin Katar gibi bağımsız bir ülke yapılması, kendisinin de cumhurbaşkanı olması ve kendisine verilecek 10 milyar doları kabul etmesi karşılığında ellerindeki roket mühimmatını yok etmesi teklif edildi o kabul etmedi.” 

Adamlar bırakın hicret etmeyi; Katar gibi olmayı, Bahreyn, Kuveyt gibi olmayı ellerinin tersiyle itmişler, yüz yıldır hicrete zorlandıkları kamplarda bile zindan hayatı yaşamışlar her gün bir liderlerini davalarına kurban vermişler ama zillete boyun eğmemişler. Siz bunlara canlarını kurtarma tavsiyesi yapıyorsunuz.

Ülkeleri işgal edilen insanların hissiyatını anlamak neden bu kadar zor?

Vatan uğruna can vermenin ihtişamı hakkında bunca hamasete sahipken, sadist bir lanet karşısında empati fukarası olmak da nedir?

Trump’ın Gazze’liyi oradan komple çıkarma planıyla aynı noktaya varmak zilletin kaçıncı levelidir?

Sürekli katlederek insanları canından bezdirip yurtlarını terk etmeye zorlayan vahşilere “tamam tamam durun, zaten çıkıp gidecekler” demekle kime iyilik yapılmış olacak, işgalciye mi yoksa bu kadar bedel ödemiş milyonlara mı?

Hakikaten tarih, coğrafya okumak ayrı bir şey, tarih ve coğrafyanın ruhunu anlamak ayrı bir şey.

Kur’an-ı Kerim’in ısrarla “veli edinme” üzerinde durması da Allahu alem bu hikmete mebnidir. İslam düşmanlarına karşı zerre kadar bir dostluk meyli olan kimselerin ibadetlerinin zerre miskal kıymetinin olmaması bu yüzden. Sosyal medyada çok meşhur olan bir takım ilim erbabının Filistin’de bunca direniş gösteren ve aralıksız can veren Müslümanları terörist yahut şüpheli yapılar diye niteleyerek rezil olması bu yüzden.

“Size ne oluyor da onlar için savaşmıyorsunuz” mealindeki ayet gayet açık. Haysiyetlerini, şereflerini, destansı sabır ve tahammül öykülerini yok sayarak oturduğu yerden mazlumlara akıl vermek hangi savaşın kitabında var?

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır da haksızlık karşısında başka bir haksızlığı allayıp pullayıp satmaya çalışan nedir?

Susmak çaresizlikten geliyorsa zulme buğzetmek sayılıp nispeten anlaşılabilir. Fakat çaresizlikten zilleti öğütlemek kendi politikalarınızla ilgili bir strateji ise çok büyük bir vebali vardır.

Uluslararası siyonist terör organizasyonuna karşı Arap dünyasından kendileri de dahil kimse bir şey beklemiyor. Ve binaları camdan olanlardan da kimse bir şey beklemiyor.

Orada yiğitçe direnen iki milyonu aşan bir nüfus var. Şerefli kıyamlarıyla bugünlere geldiler Allah’ın izniyle yarınlara da ulaşırlar.

Uzaktakiler, boykot ederler, etkili ve yetkilileri uyarırlar, seslerini yükseltirler, duadan geri kalmazlar, cesaret verirler, yüreklendirirler, sabır tavsiye ederler ve destek için her türlü fırsatı gözetir kollarlar.

Fakat “gelin çıkın oradan canınızı kurtarın sonra geri dönersiniz” demezler.

Mevlâ basiret versin.

foto
Yazar: Özkan Yaman
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal