Allah’ın yeryüzündeki merhamet eli olmak yetmez, Kahhar eli de olmak lazım

Danimarkalı İslam düşmanı Sıkı Yön Partisi lideri Rasmus Paludan Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim’i yakması kabul edilir gibi değildir elbet.  Olayın gerçekleştiği Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakma izni verilmesi de basit bir olay değildir. Bu durumu farklı açılardan okumak lazım.

Türkiye’nin barbar Avrupa toplumuna karşı İslam’a ve mukaddesata yönelik saygı ve sevgisi bilinen bir gerçek. Bunu bilen din düşmanları İslam’a olan kinini Türkiye’nin Stockholm büyükelçiliğini kullanarak kusmuş durumda. Bu demek oluyor ki her ne kadar bizler bunun farkına varamasak da din düşmanlarının gözünde Türkiye ve içindeki Müslümanlar İslam’ın savunucusu ve İslam’ın sahiplendiği bir toplumdur. Bu gerçeği görmezden gelemeyiz. Başta siyasiler olmak üzere etkin ve yetkin kişilerin fiili yaptırım yapmaları gerektiği gibi toplumun temel taşlarından olan STK’lar da üzerine düşeni yapıp halkı bu konuda bilinçlendirip harekete geçirmelidir. Bugün Müslüman halklar olarak Hz. Musa aleyhisselamın kavmi gibi birilerine ‘git, sen ve Rabbin savaş’ mantığı gütmemelidir. Her saldırıya misliyle cevap verilmelidir. Dişe diş, kana kan. Söyleme söylem, eyleme eylem, kınamaya kınama. Fiili saldırılarda salt kınama yetmez. Bizim dinimizde dinlere veya kutsallara hakaret ve sövgü yoktur ancak mukaddesatımıza yapılan saldırılar karşısında susmak da bir Müslüman onuruna ve imanına yakışmaz.

Bu saldırıyı bir başka açıdan ele alırsak, Avrupa’nın son zamanlarda şu veya bu şekilde içerideki uşakları veya dışardan müdahale ile Müslüman toplumların inancı ve ahlakını bozacak projelerinin başarısızlığı onları kudurtmuş durumdadır. Bundan sebep olabildiğince Müslümanların sinir uçlarına dokunacak farklı eylem planlarını yapmaktan geri durmayacaklardır. Her fırsatta İslam’a olan kinlerini kusacak ve provakatif eylemlerine devam edeceklerdir.

Müslümanların buradaki tavırları öncelikle İslam’a sıkı sıkıya sarılmak ve yapılan saldırılara anında gerekli tepki ve müdahaleyi yapmak olacaktır. İstihbaratın bu konuda daha dikkatli ve daha cesur davranıp oluşacak provakatif eylemlere göz açtırmaması gerekmektedir.

Buradan diyanet işleri başkanlığına çağrımız şudur ki, 81 ilde Kuran’ın yakıldığı saatte eş zamanlı olarak tüm camilerde Kuran ziyafeti verilmesidir. Topyekûn bir Kuran farkındalığı oluşturmak gerekmektedir.

Müslümanların dünyevileşmesi ile beraber küfrün saldırılarının ayyuka çıktığı asrımızda, Müslümanlar olarak bir an önce silkelenmeli, üzerimizdeki gaflet perdesini yırtmalı ve kalplerde oluşan vehni (dünya sevgisi ve ölüm korkusu) söküp atmalıyız. Aksi takdirde ne imani hassasiyet kalır ne dini değerler ne de ahlaki değerler kalır. Evet dinin sahibi Allah’tır ancak Allah Kuran’da ‘Allah’ın dinine yardım edin ki Allah da size yardım etsin ve ayaklarınızı sabit tutsun’ uyarısı sırrınca her Müslüman istikamet üzere kalabilmesi ve dinin yaşanması için üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.

Son olarak şunu da belirtelim ki, namusu ekber dindir. Bugün her ne değerimize saldırı yapılırsa yapılsın hiçbirinin önemi dine yapılan kadar değildi. Bu hayatta belki her şeyin bir çözümü ve affı vardır ancak dinimize küstahça yapılan saldırıların affı yoktur. Bazı suçların ve cürümlerin mazereti olmaz bedeli olur. Allah’ın yeryüzünde merhamet eli olanlar, Allah’ın yeryüzündeki Kahhar eli olmadıkça dine saldırılar devam eder. Müslümanlar olarak yüce İslam’ın cihana hâkim olduğu günleri görmek temennisi ile kalın sağlıcakla.

Ömer Aşkın

foto
Yazar: Ömer Aşkın
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal