BİNGÖL YİNE İYİDİR!

İsyan ve kibri sebebi ile kovulmuş şeytanın şerrinden Allaha sığınarak yazımıza başlayalım. Yazının klasik bir makaleden ziyade bir uyarı/yorum, bir nasihat algısı şeklinde dersler ve ibretler alarak okunması temennisi ile…

“Bingöl Mütedeyyin şehir, Bingöl gibisi yok, Bingöl yine iyidir, Bingöl başkadır, hele siz bir de dışarıya çıkın anlarsınız, Bingöl insanı başkadır!”  gibi ilimizi öven veya kişilerin kendilerine teselli veren cümlelerini sık sık duymuşsunuzdur…

Değişen, gelişen ve küreselleşen dünyada ilimiz de olumlu olumsuz hemen hemen tüm değişikliklerden nasibini alan iller arasında yerini almış durumda. Okuma seviyesinin iyi denilebilecek bir derecede oluşu, kültür seviyesinin yüksek oluşu, biraz da küçük il olması nedeniyle sık sık gezi, göç vb sebeplerle dışa bağımlılık farklı kültürlerin ilimizde erken filizlenmesine sebep oluyor. Hele hele diziler ve cep telefonlarının dünyayı eve ve cebe indirmesi de cabası. Teknolojik gelişmenin beraberinde getirdiği yıkım maalesef birçok noktada facialara neden olmuştur. Bunlardan bazıları; Tembellik, hazırcılık, kolay para kazanma, günlük gayrı meşru ilişkiler, sevgili oyunları, sanalda çocuk oyunları, kapitalizmin en etkili olduğu alan olan alışveriş çılgınlığı, anlık sosyal medya paylaşımları, özenti, etkileşim ve benzeme gibi birçok durumdan hepimiz mustaribiz. Son yıllarda Bingöl ile ilgili iyi şeyler düşünmek veya konuşmak zor, zira yaşanan olumsuz durumlar doğrusu gönlümüzdeki Bingöl algısını zedelemiş durumda. Doğrusu hangi başlıktan başlasak diye diye düşünmeden edemiyor insan. İntihar vakaları, Boşanmalar, Evlenme oranını düşmesi, yüz kızartıcı suçlara yönelik yapılan operasyonlar, esrar vb uyuşturucu madde bağımlılığı, kumar illeti, kavgalar, cinayetler, hırsızlıklar… Hâsılı saymakla bitmeyecek olaylar ilimizin huzurunu kaçırmış durumda. Eminiz ki bu durumdan rahatsız olmayan aklı-selim, iman ehli hiçbir kimse yoktur.

İlimizin küçük oluşu yapılan iyi kötü her şeyin kendisini gösterdiği bir gerçek. Herkes şu veya bu şekilde yapılanlardan etkilenmekte, direk ya da dolaylı bir şekilde bu duruma destek olmaktadır. 

Bir taraftan eğlence kültürünün yozlaşması, bazı cafelerin mecrasından sıyrılıp ahlaksız mekanlara dönüşmesi, Ramazan aylarında geceleri tertiplenen eğlence programları ile manevi havanın kirletilmeye çalışılması,  tiyatro, kısa film, skeç  vb oyunlarla batıya göz kırpan sözüm ona oyuncular tarafından yapılan ifsat projeleri, festivaller… Diğer yandan sportif faaliyetler adı altında cinsi fıtrata ters düşecek oyunlar ile yapılan ifsat projeleri gibi daha saymaktan aciz kalacağımız yığınla programlar halkımızın değerlerine ters düşmekte ve gün gittikçe huzursuzluğu tırmandırmaktadır.

Peki bu durumda biz ne yapmalıyız; Öncelikle İnancımızla barışık olmalı, inancımızın gereğini yaşamalı, ahlaki kurallara dikkat etmeli, sevgi saygı mefhumuna riayet etmeli ve karşılıklı otokontrol sistemini geliştirmeliyiz. Toplumun kanaat önderleri, STK’lar, İmamlar, pedagoglar, psikologlar, eğitimcilerden beraber topyekûn bir seferberlik ilan edilmeli, her gruptan bir temsilci ile beraber  “İyi İnsan Huzurlu Toplum Platformu” gibi bir oluşumda yer alıp bu duruma bir son vermelidirler-İşe çocuklardan başlamalıyız. Yeni nesil ümit vermeli. Küçükten büyüğe gidilmelidir. Kalıbını almış yetişkinleri düzeltmek belki zor olabilir, onarın hastalığı çocuklara bulaşmadan, çocukları korumalı ve kurtarmalıyız.

-İşe, çocukta öğrenme ve dinleme kültürünü geliştirmekle başlamalıyız. Öğrenciyi kendisinden ve eğitiminden emin olduğumuz eğitimcilere teslim etmeli, onların durumunu yakından takip etmeliyiz.

- Baskıdan uzak ve özel hayat sınırlarına riayet etmek suretiyle çocukların kiminle vakit geçirip, kiminle arkadaşlık yaptığını bilmeliyiz. Çocukların hobileri ve fobilerinden haberdar olmalıyız. En önemlisi çocuğun derdini dinlemeli, ona yakınlaşmalı, değer vermeli ve müsbet kararlarına saygı duymalıyız.

-Çocuğu telefon veya internette uzun süreli yalnız bırakmamalıyız. Erken büyüme olasılıkları ve eğilimlerini kontrol altında tutmalı, maddi ve manevi sıkıntılarından haberdar olmalıyız.

-Ahlaki ve hayâ duygularının zedelenmemesi için çocuğa kırmızıçizgilerinin olması gerektiği bilinci verilmelidir. Özellikle evde toplu halde dizi, film vs izlenirken uygunsuz sahnelerin kesinlikle geçirilmesi gerektiği hususunu asla göz ardı etmemeliyiz. Zira ailecek izlenilen her şey çocukta bir bilinç altı oluşturacaktır. İki karşı cinsin birbirleriyle olan uygunsuz münasebetleri izlenildiğinde evde yaşayan bireyler tarafından, bu durumum babamız tarafından normal görüldüğüne göre bizim de yapmam normaldir algısı oluşturacak ve çocuk evde zehirlenmiş olacaktır. Dışarıya taşınılan bu ahlak zamanla toplumsal bir zedelenmeye neden olacaktır.

-Duygusal büyümelerindeki değişiklikler çok önemlidir. Ergin yaşlar başta olmak üzere, çeşitli evrelerde kişisel sorunlar gereği hırçınlaşan çocukların öfkeleri ıslah edilmelidir. Aksi halde kindar, sorumsuz, hırçın, saldırgan ve başıboş bir şahsiyetle karşı karşıya kalabiliriz. Bu da telafisi mümkün olmayan bedeller ödetebilir. Özellikle kız çocuklarını anneleriyle barışık olması babalarından da çekinmesi gerekmektedir. Zira anne şefkati ve baba otoritesi bir bütündür. Çoğu kız çocuğu tehdit ve şantajlarla yuvasından koparılmıştır. Dizi ve filmlerde görülen ahlaksızlıklar evlere kadar inmişse vaziyet alma zamanı gelmiştir.

-Karşı cinse olan ilginin dozajı kaçınca vasatlığını kaybetmiş bir bağımlılık ile akıl baştan gider, sağlıklı hareket edilmez, tepkiler anlık ve akıldan uzak olur. Evlilik çağından uzak durumlarda yaşanan bu duygusal birliktelikler kısa süreli ve arkası gelmeyince gençler bunalıma girer ve intiharla sonuçlanan ölümler artar. Zaten ilimizde vuku bulan intiharların ezici çoğunluğu sebep noktasında amiyane tabirle “kız meselesi” değil midir? Çocuklar istedikleri şeye zamanı gelmeden ulaşınca sonu acı oluyor, her şey zamanında güzel. Harama ve yanlışa ulaşımın çok kolay ve teşvik edildiği bu zamanda evlatlarımıza merhamet etmeli onların ahlakıyla ilgilenmeliyiz. Bire de anne babanın kızması var tabi; hayatında çocuğuna bir sille dahi atmamış ve bu durumu bir iftihar vesilesi olarak gören anne babalar, bir kızma sonucu intihar eden evlatlarına ne diyecek acaba?  

-Bir çift lafımızda Bingöl esnafınına; Vitrinlerdeki uygunsuz resimler gerçekten kalbimizi yaralıyor. Alışveriş yapma isteği şöyle dursun; elimizden gelse bulundukları sokaktan geçilmez. Kapı önünde veya içeride çalan ve ne söylediği belli olmayan yabancı müzikler de cabası. Onlardan da bir duyarlılık bekliyoruz. Kahvehane işletenlerin de kaldırım ve yol işgalinin nihayet bulma zamanı geldi çoktan geçti bile. Öyle ki kişi yolda oturanların çirkin bakışlarından dolayı ailesiyle yürüyemez hale gelmiş..

-Yetişkinler konusunda da özel hayat kavramı bayağı suiistimal edilen kavramlardan biridir. Özel hayat adı altında şifreli telefon ve eve geç gelmelerin sebeplerini irdeleyecek olursak ağır cürümler ile karşılaşabiliriz. Nitekim yakın zamanda ilimizde ahlak masası tarafından bir operasyon gerçekleşmiş, birçok isim bu kirli dosyalarda boy göstermişti. Kimine göre çok büyütülen olay, kimine göre sıradan görülmüştü. Ama ortada bir hakikat vardır ki, her kim olursa olsun yapılanlar yanlıştır, çirkindir, İlimizin adını kirleten eylemlerdir, yuvaları yıkan cürümlerdir.  Tabi burada çeşitli şer şebekelerin eline düşmüş günahkârlar için de “Her insan hata yapar ancak hata yapanların en hayırlısı tövbe edenlerdir” hadisini hatırlatalım. Şunun altını çizelim; İfsat projelerini organize bir şekilde yürüten şer gruplara dua etmeyeceğiz, iyi niyet beslemeyeceğiz ve yaptıklarının cezasını çekmeleri için kamuoyu vicdanının harekete geçmesi lazım.  Ahlaki ve sosyal dokuyu zedeleyen bu grup hem dünyada rezil olmuştur, hem de ahirette ki durumları için de azap müjdesi vardır. Rabbim nesillerimizi şer şebekelerinden korusun.

Dostlar alışverişte görsün diye sosyal medya hesaplarından bunları kınayıp da eylem ve söylemleriyle böylesi çirkinliklere zemin hazırlayan ahlaksızları da kınıyoruz. Yazık değil miydi Bingöl’ün adının böyle anılmasına?

Bu işin ardında sözüm ona kodamanların kendi aralarındaki hesaplaşmaları, birbirlerini bitirmeleri de vardı belki de. Ancak yaşanan hadise gerçekten Bingöl’e yakışmadı. Birileri bu operasyon ile meşrulaştı ve mütedeyyin Bingöl ilini lekelemeye çalıştı. Ancak birkaç ahlaksız yüzünden Bingöl lekelenmez kirlenmez inşaallah. Halk olarak bu tip ahlaksızlıklara pirim verilmemelidir. Herkes yanlış yapar. Kimse kendi yakınıdır diye yanlışı ve yanlış yapanı savunamaz/savunmamalıdır. Sonuçlarla değil sebeplerle ilgilenirsek birçok konuda başarıl olmuş oluruz.

Bir başka husus da intihar mevzusudur ki oldukça mühim bir mevzudur. İntiharların şirin gösterildiğine şahitlik ediyoruz. Kendi canına kıyıp, kendi katili olan kişi veya kişilere yönelik resim, yazı veya anıları paylaşılmakta şirin gösterilmekte, masum gösterilmekte ve sanki intihar özendirilmektedir. Akıl başta iken kişi intihar ederse ahirette vebali büyüktür. Gençlerimiz canına kıyıyor, maalesef sıradan bir durum gibi karşılanıyor. Sebep her ne ise o sebeple alakalı gerekirse aile içi ve genel seminerler düzenlenmeli, o hafta cumada hutbenin konusu o olmalı, okulda ara derste o işlenmeli, kahvelerde o sorun konuşulmalı… Hasılı tedaviye hastalıklı yerden başlanılmalıdır. Duyarlı toplum olma yolunda gerekli adımlar atılmalı ve herkes elini taşın altına koymalıdır.

Bizler her ne kadar Bingöl ilimiz için bu kadar eleştiriylel yaklaşım sergilemiş gibi görünsek de yukarıda da alıntıladığımız avamın sözlerinden sonuncusunu aşağı çekip biraz analiz yapalım. Biraz da biz hakkı teslim edelim. Evet, Bingöl İnsanı gerçekten başkadır! Ancak kimse bozulmaz diye bir kaide yoktur. Günah, ikin çirkin görülür, sessiz kalındığında kabullenilir, kabullenildiğinde özenti oluşur, özenti günaha sürükler, günah sıradanlaşır ve kalp başka günahlar arzular ve böylelikle dünya ve ahirette kişi hüsrana uğrar. Rabbim cümlemizi muhafaza eylesin inşaalllah. Bingöl insanı iyidir, zira Bingöl insanı imanının gerekliliğini yapan/yapmaya çalışan bir halktır. Bingöl halkı her ne kadar bazı şeylerden etkilense bile bıçak kemiğe dayanınca toparlanmasını bilen ve yumruğunu masaya vurabilen bir halktır.

Yazımı Şair Cihan Bozaba’nın Zazaca Kaleme aldığı Şu dörtlüğü ile noktalamak istiyorum;

“In Bajar bajar ma niu             (Bu şehir bizim Şehir değil)

In İnson İnsonma niu              (Bu insanlar bizim insanımız değil)

In adet adetma niu                  (Bu adetler bizim adetler değil)    

Ax lımıne lımıne”                      (eyvah ki eyvah)

Rabbim selametlik versin inşaallah. İyi insanlarla huzurlu bir toplum olmak temennisi ile Allaha emanet olun…

 

Ömer Aşkın

foto
Yazar: Ömer Aşkın
Tebrik.
5 yıl önce

Ağzına sağlık abim..

YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal