Euzubillahimineşşeytanirracim.
Geçen bir yılın ardından tefekküre dalmak ve yeni yıla girerken ümitle girme adına, bazı hatırlatmalarda bulunma, niyetiyle kaleme aldığım yazının hayırlara vesile olmasını cenabı Allah’tan niyaz ederim.
Öncelikle Rabbimizin zariyat suresindeki “ Nasihat et Nasihatte mümin için fayda vardır” Ayeti ışığında, şeytanın adımlarına uyup, gaflete dalmış genç kardeşlerimize nasihatlerin en güzelini sunma adına, Yüce Rabbimiz Nur süresi 21. Ayeti kerimesinde;
“Ey mü`minler, sakın şeytanın izinden gitmeyiniz. Kim şeytanın izinden giderse bilsin ki, o edepsizliği, ahlâksızlığı ve çirkin davranışları emreder. Eğer Allah`ın size yönelik lütuf ve merhameti olmasaydı, hiçbiriniz asla kötülüklerden arınamazdı. Ama Allah dilediği kimseleri kötülüklerden arındırır. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir. “ buyurmaktadır.
Yeni yıl kutlamaları adı altında düzenlenen etkinliklerin yegâne amacı, kültürel bir erozyon oluşturup, topyekün bir halkın ahlaki bir çöküntü içerisine girmesi çabasıdır. Zorlama metotlar ile Müslüman halkı sindiremeyen bazı çevreler, bir takım sözüm ona “şenlik, kutlama, parti, festival” gibi etkinliklerle Müslümanların hayâ perdesini yırtmak istemektedirler. Söz konusu Yılbaşı Kutlamaları diğer etkinliklerden daha tehlikelidir. Şöyle ki Allah’ın hudutları dışında yapılan her etkinlik günahtır. Ama bazı etkinlilerin cürmü çok ağırdır. Yılbaşı etkinlikleri masum bir eğlence programı değildir. Hıristiyanların “Noel Bayramı “ HZ. İsa(as)’ın doğumu gibi isimlerle düzenledikleri bu programlara en ufak bir meyil Allah korusun kişiyi helak edebilir ki burum din değişikliği, dinde bozulma, başka dinlerin eğlencesiyle eğlenip, hüznüyle hüzünlenme olur ki, bunun en iyimser tarafı da taklittir. Taklidinde bile büyük bir tehlike vardır. Efendimiz (as) “ Kim herhangi bir guruba benzemeye çalışırsa muhakkak ki o da onlardandır” hadisi tehlikenin boyutunu göstermektedir.
Yılbaşı rezaletlerinden en büyük tehlikelerden biri de yılbaşı biletidir. Nas ile sabittir ki, Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey İman Edenler, İçki, Kumar, Dikili Taşlar Ve Fal Okları Ancak Şeytanın İşlerinden Olan Pisliklerdir. Öyleyse Bunlardan Kaçının; Umulur Ki Kurtuluşa Erersiniz.” (Maide 90)
Kumarın yakın zamana kadar devlet eliyle oynatıldığı bu rezalet şimdileri özel sektöre devredilerek şekil değiştirip vergileri alınıyor. Bu kumar illeti ile nice ocaklar yılıkmış, nice hayaller uğruna kişiler islami kişiliklerinden sıyrılmış, insanları haksız kazanç ile bir başkasının hakkını gasp etme eğilimleri söz konusu olmuştur.
Kumar, insana yaratıcısını unutturan, namaz kılmaktan alıkoyan, tembelliğe sürükleyen, çalışma gücünü yok edip insanlar arasına kin ve düşmanlık saçan haksız bir kazanç yoludur. Fert ve toplum hayatında onulmaz yaralar açan kumarın her türlüsü İslâm dininde haram kılınmıştır. İçki ve kumarın Allah’ın yasakları olması ve sosyal hayatta kişilerin Allah ve toplum ile bağlarını nasıl kopardığı gerçeği ortadayken, yılın her anında ateşten sakındığımız içki, kumar ve benzeri kebairleri yılbaşı eğlencelerinde kendimize mubah kılmayalım.
Şunu belirtelim ki; Yeni yıla girmenin, yaşadığımız yılın son günü, yeni yılın da ilk gününün gecesi olmasından başka bir anlamı yoktur. Dün Allahın günü olduğu gibi bugün de yarınlar da Allah’ın günlerindendir. Yılbaşı kutlamaları adı altında yapılan ve Allah’ın razı olmayacağı her davranıştan kendimizi koruyalım. Unutmayalım ki biz Müslümanların mutlu gün ve geceleri rabbimizin bizden razı olacağı gün ve gecelerdir. İllaki kutlanacak bir gün varsa o da Rabbimizi razı ettiğimiz gün olmalıdır.
Bir gün son bulacak bu dünya hayatından sonra, gizli açık bütün hallerimizi bilen Allah’a hesap vereceğimizi unutmayalım.
Yılbaşı gecesi denen eski yılın yerini yeni yıla bıraktığı geceyi nefsimizi hesaba çekme şuuruyla geçirelim. Senede sadece bir gece, sadece bir gün, sadece bir defa diyerek isyana ve günaha bile bile dalmak bir müslümanın düşüncesi ve fikri olamaz.
Yılbaşı gecesi adı altında icra edilen çirkefliklerden bizler Müslümanlar olarak şiddetle uzak duralım. Bu gece şeytana ve avenelerine inat ibadetlerimizi sıklaştıralım. Yılbaşı gecesini şeytana oyuncak olacak şekilde değil, yarın için ne hazırlayacağımızın kaygısıyla değerlendirelim.
Bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla kapı aralayacağız. Tefekkürün ibadet sayıldığını biliyoruz. Yeni yıla girerken sabahlara kadar çılgınca eğlenmek ya da ekranlarda eğlence programlarının karşısına kurulmak yerine gelin tefekkür edelim;
Hakka kör ve sağırlar olanlar gibi değil; hakkı gören ve işitenler olarak haydi bir düşünelim;
Acaba geçen yıl içerisinde rabbimizin bizden razı olduğu kaç gün yaşadık?
Geçen bir yılda, sadece Allah rızası için yaptığımız hayırlı ameller var mı, ya da nelerdir?
Hiç düşündük mü; kaç müslümanın kalbini kırdık?
Farz, sünnet ve nafile ibadetlerimize ne derece önem verdik?
Aile fertlerimiz, komşularımız bizden razı oldu mu?
Akraba haklarına riayet ettik mi?
Anne babalarımızla iyi geçindik mi?
Çocuklarımızla yeterince ilgilendik mi, onları fıtratlarıyla tanıştırdık mı?
İslam’ın hayatımıza hâkim olması için çaba gösterdik mi?
Kaç kişiye Allah ve Resulullah (as)’ı anlattık?
İlim öğrendik mi?
İslam’a ve müslümanlara fayda ve hizmetimiz oldu mu?
Mazlum coğrafyalarda Müslüman kardeşlerimiz katledilirken biz ne yaptık?
Her zaman her şartta her ne olursa olsun tavrımızı haktan yana aldık mı?
Kısacası bu geçen yıl içerisinde biz Allah için ne yaptık?
Gelin! Yılın başı sonu demeden, yılın eskisi yenisi demeden haydi gafillerden olmamak için şeytana lanet getirip abdest alıp iki rekât namaz kılalım!
Şu bir gerçek ki Putperest toplumlardan Hıristiyanlığa, Hıristiyanlıktan ise maalesef Müslüman toplumlara sirayet eden yılbaşı kutlamaları, itikadi ve ahlaki bozukluğun yanı sıra küresel emperyalizm tarafından alışveriş saplantısına dönüştürülerek, tüm dünyada milyarlarca insan gereksiz para harcamalarına, israfa teşvik edilmiştir. Tasarrufu elden bırakmayalım. Kuran’ da rabbimiz; “Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz. O(cc), israf edenleri sevmez” şeklinde ferman buyurmuş, müsrifleri sevmediğini beyan etmiştir.
“Mümin erkekler ve Mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allah’a ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” Hz. Ömer(ra)’ın “İnandığını yaşamayan yaşadığına inanır” sözü ne kadar da güzeldir. Bizim hiç mi değerlerimiz yok ki bizler gayri Müslimlerin değerleri ile yaşıyoruz, onların sevinç ve hüzünlerine ortak oluyoruz? “Kainat boşluk kabul etmez” derler. Kişi muhakkak bir yere yönelecek, bir değere değer verecek ve bir yaşam tarzı geliştirecek. Bu boşluğu Allah’ın hoşnut olmadığı yerlerde aramak bir Müslüman için ardır, acziyettir, zillettir ve sonu hüsrandır.
Rabbim bizleri gayri müslimlerden etkilenen değil, bilakis güzel ahlakı ve İslami yaşantısı ile etkileyenlerden eylesin. Her zaman ve her yerde kullarını görüp işiten Allaha emanet olun.
Selametle Kalın…
Ömer AŞKIN