Kerbelada ne oldu değil, kerbela niye oldu!

İslam tarihinde kanayan bir yaradır Kerbela…

Yıllar su gibi akıp gitse de, mevsimler değişkenlik gösterip alışılmışın dışında estirse de rüzgarlarını, bizim dünyamızda değişmeyen tek şey var ki o da Tevhittir.

 

Kerbela tarihe kanla yazılmış bir ders ve ibret vesikası olduğu gibi, kıyamete kadar da mümin yüreklerde yer edinen bir hüzün olarak kalacaktır.

Hz. Huseyin radiallahu anha, Ceddi Muhammedîn dininin ayakta durması adına göğsünü oklara, canını kılıçlara siper etmiş, İslam’ın izzetini ayakta tutmuştur.

Hz. Hüseynin anlamak için Yezid ruhluları iyi tanımak gerek. Beşeri heva ve hevesin insanı nasıl da esfel-i safilin çukuruna ittiğini Yezitte görürken, iman ve iradenin ne kadar üstün ve şerefli olduğunu da Hz. Hüseyin’de görebiliyoruz. Kerbela bir yandan hak ve batıl savaşı, diğer yandan da irade ve nefsin savaşıdır.

İslam tarihi hep direnişlerle dolu değil midir? İslam her zaman fedakâr ve cefakar müminlerin omuzlarında yükselmemiş midir?

İslam nefsin ve benliğin çıkmazında değil, imanın ve hayırlı amellerin olduğu kalplerde yeşerip filizlenmiş ve cihana yayılmıştır.

İşte tam bu noktada peygamber torunun da imtihanı başlamıştı. Ya kendi nefsinin ve insanların heva ve hevesine uyan biri olarak halife olacaktı, ya da İslam’ın kurallarına göre yaşayıp yaşatacak bir halifeliği seçip şehadete yürüyecekti. Birinde dünyada fani bir zevk ve ahirete zillet, diğerinde ise dünyada şerefli bir ölüm, ahirette ise şerefli bir ebediyet…  Bir tercih yapmalıydı… Ya izzet ya zillet…

Evet, can herkeste olduğu gibi peygamber torununa da tatlıydı. Ama o candan geçti, dünya ve dünyalıkları elinin tersiyle itti. Yetmedi zilleti ayakları altında ezmek için yürüdü. Hem de çağrılmasına karşın ihanete uğrayacağını öğrenmiş olsa da yine yürüdü. Hz. Hüseyin sadece şehadete yürümedi. O ahlaksızlığın, zillet ve onursuzluğun, ihanetin ve alçaklığın üzerine yürüdü. O, kıyamete kadar gelecek olan tüm Müslümanlara bir kılavuz hazırlamak üzere yürüdü.

Hz. Hüseyin, kıyam nedir, ne zaman ve nasıl olmalı diye tüm müminlere yaşayarak anlattı. Hz. Hüseyin, öncülüğün ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini ve dahi gerektiğinde en önce kendisinin bedel ödemek gerektiğini bizzat kanıyla ispatladı. Hz. Huseyn islam önderliğinin kolay olmadığını ve bedel ödemekten kaçınılmaması gerektiğini canıyla kanıyla anlattı.

Hz. Huseyin kendi nefsini düşünseydi, heva ve hevesini kendisine ilah edinmiş Yezid’e biat etseydi, Silah ve askerden başka İslam adına hiç bir erdeme sahip olmayan, görüldüğünde selam bile verilmeyecek kadar şeref ve ahlaktan yoksun birini emir-ul müminin olarak görecekti. Ve bir anlamda Hz. Muhammed Aleyhisselam’ın minderine oturmaya layık olduğunu ilan edecekti ki hayatta kalabilsin. Bu bir peygamber torunu için mümkün müydü? Asla! Heyhat…

Hz. Huseyin canını ve kanını ve dahi tüm ehli beyti İslama kurban vermeyi seçti. Kanıyla yendi Yezidi ve yezidi zihniyeti. Bugün hüseyni yarenlerin yezidi ruhlara galebe çalmasının en büyük nedeni kerbelada dökülen müminlerin ve ehlibeyt kanıdır.

Bizler de hayatımızın bazı anlarında karar aşamasına geldiğimizde bir tercih yapacağız ve o tercih bizim alnımıza duracak ya kara bir leke ya da bir şeref nişanesi olacaktır. Tercihler önemlidir zira kişi tercih ettiği yolun yolcusudur.

Bizler, cihanda İslam’ın hâkim olması noktasında gayreti terk edip kalplerimize vehni yerleştirerek, İslam izzetini terk edip,  zillet halkasını boynumuza geçirirsek “Ah Kerbela vah Kerbela” demeye devam edeceğiz.

Ama şu bilinmelidir ki Allah’ın davası hiçbir zaman sahipsiz kalmayacaktır. Her asrın bir yezidi olsa da mutlaka karşısında bir Huseyn olacaktır. Heyhat minezzlilleh!

Ömer Aşkın-Bingöl Basın

foto
Yazar: Ömer Aşkın
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal