Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, kullarına çokça merhametli ve adil olan, türlü türlü nimetlerle nimetlendiren, , zerre kadar hayrın ve şerrin hesabını hassas ve seri bir şekilde soran Allah azze ve celle müminlerin hayat klavuzu olan yüce kitabımız Kuranı kerimde şöyle buyurmaktadır; “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksinir! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur.” (Hucurat suresi 12.ayet)
Rehberimiz ve önderimiz Hz Muhammed aleyhisselam Ebu Hureyre (ra)den rivayetle şöyle buyurmuştur: “İki kişi bir kişiden hayırlıdır. Üç kişi iki kişiden hayırlıdır. Dört kişi üç kişiden hayırlıdır. Cemaat olmanız gerekir. Muhakkak ki, Allah’ın (yardım) eli cemaatle beraberdir. Allah azze ve celle ümmetimi ancak hidayet üzere cem eder, toplar. Bilin ki, cemaatten uzak duran her kişi ateşe düşer.”
Ey cemaatlere atıp tutan Müslüman! Yukarıda zikrettiğimiz bu ayet ve hadis kalbinde bir çarpıntı oluşturmayıp tüylerini diken diken etmediyse imanını sorgula, Allah’a ve Resulüne olan sevgi ve bağlılığını sorgula!
Tarihten bu yana İslama ve mukaddesata laf atanlar her zaman var olagelmiştir. Hak batıl savaşı olmuş ve olacaktır. Bu hak batıl savaşı ve batılın saldırıları ilk insan Adem aleyhisselama yönelik başlamış, kıyamete kadar devam edecektir. İçerisinde bulunduğumuz bu çağda da maalesef İslam ve Müslümanlara yönelik şiddet hemen hemen her zaman ve her platformda aktif bir şekilde şer odaklarının kontrolünde devam etmektedir.
Allah’ın adını anmadan, Allah adına okumayıp da okudukça cahilleşen ve hakikate karşı körleşen, örnek aldığı şeytanın adımlarını takip eden batılın sözcüsü ve avukatlığını yapan sözde alimler de maalesef günümüzde pek de göze batmakta. En acı olanı da kendine Müslüman deyip de Allah’ın rızasını kendisine şiar edinmiş İslam davetçilerinden müteşekkil topluluklara, cemaatlere veya gruplara laf atan dil uzatan ve iftira atanların var olmasıdır.
Ticari, ekonomik, siyasi veya sosyolojik kaygı veya baskılardan ötürü Müslüman kardeşlerine iftira ve hakarette bulunanların sayısı da az değildir. Basın ve medyanın kendilerine servis ettiği haberleri veya görüntüleri araştırmadan anlamadan peşin hükümlülükle karalayanlar veya tasdik edenler kendilerine ve kardeşlerine zulmetmektedirler. Bazen görünmesi gerekeni değil, gösterilmek istenileni görmek insanın işine gelir de kul hakkına girer ve farkına bile varamaz. Teknoloji ile adeta küçük bir köy haline gelmiş şu fani dünyada herkes her şeyden şu veya bu şekilde haberdar olabiliyor. Hiçbir şeyin üzeri büsbütün örtülemiyorken hala gerçekleri görmezden gelmek elbette iyi niyetten uzak bir tavır olsa gerek. Bu tavır içerisinde olanları takvaya davet ediyor ve daha bilinçli ve şuurlu olmalarını cenabı Haktan niyaz ediyoruz.
Kaldı ki bir Müslüman İslami cemaatleri sorguluyorsa, cemaatlerden önce Müslümanlığını sorgulamalıdır. Peygamberimiz aleyhisselam buyurdular ki; “Şeytan insanın kurdudur. Sürüden ayrılan koyunu kurt kaptığı gibi, şeytan da cemaatten ayrılanı kapar. Sakın cemaatten ayrılmayın.” (Tirmizi)
Bu hadisi şerif şiarıyla cemaat olmuş Müslümanları sorgulamak Kuranı ve sünneti sorgulamaktır. Neticede cemaatler de melek topluluğunda oluşmamaktadır. Her ferdi bir beşerdir ve günaha meyillidir. Fertlerin velev ki camianın tamamının hata yapması veya yanlış yapması cemaat olma durumuna engel değildir. Cemaatsel kararların bir fıkhı ve usulü vardır. Cemaatler İslam toplumunun yapı taşıdır. Her biri ayrı tadı ve rengi veren bir bahçenin meyveleri gibidir. Nasıl ki her meyvenin ayrı bir vitamini ve farklı bileşenleri var ise, her camianın farklı işlev, görev ve sorumlulukları vardır. Ve hepsinin nihai hedefi insanları imana çağırıp, iman üzere sabit kalması için gayret etmektir. Her Müslüman şu veya bu şekilde bir cemaat terbiyesinden geçmiştir. Camide olsun, derneklerde olsun muhakkak bir cemaat ferdinin İslama hizmetini görürsünüz. Cemaat sadece sivil yapılanmaların kendilerine bir isim takmaları sonucu bir program dâhilinde hareket eden topluluklar değildir. Camiye gelip omuz omuza saf tutan Müslümanlar da bir cemaattir. Cemaat demek gizli saklı şüpheli işler yapan topluluk demek değildir. Cemaat ile örgütü karıştırmamak lazım. Kim kendini nasıl tanıtıyor ve tanımlıyorsa öyle tanımak ve tanımlamak lazım. Fetö terör örgütü elebaşı Gülen; asla “biz bir İslami cemaatiz dememiştir.” Dünya genelinde bir” islamofobi” zaten varlığını şer odaklar tarafından sürdürüyor. Ülkemizde bu durum az da olsa var. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası cadı avı misali cemaat ve cemaat mensubu avı başlamıştı. Kendisini hiçbir zaman İslami bir hareket veya bir yapı olarak tanıtmayan ve tanımlamayan ve kendi dilinden “biz bir hizmet hareketiyiz” diyen Fetullah Gülen adlı şahıs, şer şebekesinin başı olup ve hala Amerika’da ikamet eden bir terör örgütü lideridir. Bunlar devlet kurumlarına torpil yoluyla, mensuplarına sınavlarda soru verme yoluyla kurumlara sızmaya çalışıp paralel bir yapılanma ile devleti ele geçirmeye çalışan bir hain ordusudur. İçerisinde hakikaten hiçbir şeyden haberdar olmayan mensuplarıda var. Dershanelerde ve harp okullarında şu veya bu şekilde iş vadi ile kandırdıkları binlerce mağdur var. Nitekim Ülkemiz Cumhurbaşkanının da dediği gibi “Altı ibadet, ortası ticaret ve üstü ihanet olan bir örgüt modeli” çıkıyor karşımıza.
Her sakallıya dede gören mantık yani, İslam düşmanları için nasıl her sarıklı, sakallı, cübbeli ve çarşaflı bir tehdit unsuru ise, birileri de her yapıyı cemaat ve grubu aynı kategoride görmesi yanlıştır. Fetö’ye yönelik İş ve kariyer kaygısıyla bunlara şu veya bu şekilde selam vermek zorunda kalan mağdurlara Allah’tan hayırlı bir kapı açmasını niyaz ediyoruz. İhanet çetesi en ağır şekilde cezalandırılmalıdır elbet ama şikâyet ve kandırılma yoluyla cezaevinde olan, elini kana bulamamış, darbede rol almamış, bihaber olan yüzlerce mağdur var. Onların ailelerinin dramı da farklı bir boyut. Allah ailelerine çoluk çocuklarına yardım etsin. Umarız adalet geç de olsa tecelli eder.
Terör örgütü Fetö, kirli maskesini düşürmeden evvel İslama hiçbir hizmeti olmamıştı, cami, medrese, İslami kurum ve kuruluşlar vs hiçbir etkisi ve faaliyeti olmamıştır. Tek gayesi hükümete ve yönetime nasıl sızabilirim ve yönetimi nasıl ele geçiririm, benim haricimde diğer yapıları nasıl tasfiye ederim amacı gütmüştür. Bu emelleri Allah tarafından bozulmuş, Müslüman halkımız darbe girişiminde gereken tepki ve duruşu ortaya koymuştur. Rabbim bir daha böylesi ihanet şebekelerine fırsat vermesin. Bu işin bir yönü…
Bizim burada anlatmak istediğimiz islamın ve diğer camiaların bu şer şebekesiyle ne alakası var!
Daha önce Fetö ile şu veya bu şekilde alaka kurmuş gidiş gelişleri olanlar ekonomik, siyasi ve sosyal kaygılarından ötürü hukuk öne çıkmamak adına verip veriştiriyor… Cemaatlerin hepsine laf atıyor, kin kusuyor, iftira atıyor… Bilmeliler ki her şey ayan beyan ortadadır. Kimse kendini şu dijital dünyada gizleyemez. Ahirette ise zaten her şey ayna gibi ortaya çıkacak. Fetö ile bağlantısı olanlar ve ceza almayanlar cemaatlere en çok laf atanlardır. Dikkat edin cemaatlere en çok laf atanların bu yapıyla dirsek teması olduğunu aklınızdan çıkarmayın! Dünya ve dünyalıkları için dinini satanlar iflah olamaz, olamaz. Bu kesimlere bu hadisi hatırlatalım; Ebu Davut’tan rivayetle efendimiz aleyhisselam bir başka hadislerinde ise; “Cemaatten bir karış ayrılan, İslam halkasını boynundan çıkarmış olur.” Buyurarak cemaat olmanın İslam olma (Müslüman olma) ile ne kadar alakalı olduğunu belirtmiştir.
Öte yandan, bilerek veya bilmeyerek, şu veya bu şekilde bu çirkin saldırılara alet olan aklı sefih güruhun nasipsizleri, toplumu germek, toplumun inançları ile alay etmek, laf atmak ve bozgunculuk yapmak gibi çirkin faaliyetleri kendilerine asli vazife görmüşlerdir. Maddi ve manevi olarak dış mihraklar tarafından beslenen bu akli sefih insanlar ağızlarından çıkan sözlerin nereye ve neye varacağını bilmeden şuursuzca konuşurlar. Bu tip kişiler bazen terör ve terörizmin sözcülüğüne soyunmuş kötü karakterli bir kişinin ağzından çıkan bir cümleyle sokaklara inecek kadar gafil, bazen kendini çağdaş zannedip ahlak ve edep çizgisini çiğnemiş bir ahlaksız tarafından yapılan bir eyleme sahip çıkacak kadar ezik olabilmektedirler. Medeniyet ve çağdaşlık kavramlarından bihaber olan bu zihniyet sahipleri taklit ve özenti kıskacında öz benliklerini yitirerek fıtratından uzak bir yaşam içerisinde bocalamaktadırlar. Kendini ispatlamak, gündem olmak/gündemde kalabilmek adına fikir ve düşünce özgürlüğü bahanesinin ardına gizlenerek çirkin yüzlerini ve zehirli dillerini İslama ve mukaddesatına dil uzatanların akıbeti dünyada da ahirette de hüsran olmaya mahkûmdur. Mesailerini Müslümanların açığını aramakla harcayan bu nasipsizler her fırsata lağım ağızlarıyla Müslümanları gündemlerine alıp salyalarıyla lekelemek isterler ama bu gafiller bilmelidir ki Müslümana saldırı Müslümanı daha da gayrete getirir. Bunu bilseler zaten yapmazlar.
Müslümanım deyip Allah’ın şeriatına karşı olan bir toplumda iman üzere yaşamak gerçekten zor. Gençlerin çıkıp mikrofona kendilerine yöneltilen islami bir soru karşılığında, çekinmeden “ben Müslüman değilim” dediği, sahabe ismi sorulurken peygamber ismi zikredildiği, peygamber ismi sorusuna halife isimleriyle cevap verildiği, salavat getirilmesi istenildiğinde kelime-i şehadetin getirildiği bir toplumda islamı savunmak anlatmak yaşamak, yaşatmak gerçekten çok zor.
Ailelerin belki de birçoğu, çocuklarının maalesef hangi din üzere olduğunu bilmiyorlar ki bu çok acı bir durum. Nitekim yakın zamanda bir yurtta kalan bir gencin deistlerin çukuruna düşmesi sonucu intiharı ile ülke çalkalanmıştı. Ailesi intihar sebebinin Müslümanlar veya cemaat olmadığını açıklamasına rağmen… İşte tam burada İslam ve cemaat düşmanları hortlamıştı da sözlü saldırılarda bulunmuşlardı. Toplumda bin bir türlü ölüm veya intihar olur kimse görmez görmek istemez ama bu ölümler hele hele intiharlar İslami bir yapı içerisinde olursa hiç bir araştırma ve soruşturma yapmadan hemen ortalığı ayağa kaldırırlar.
Yine düşünce ve fikir özgürlüğü adı altında İslama ve mukaddesata laf atanlar, sanatçı bozuntusu bir şahsın insanlığın atası Hz. Âdem ve Hz. Havva validemize yönelik çirkin lafları, tüm bunlar bir kinin ve cehaletin ürünüdür. Lağım ağızlı dili kopası bu şahısların kirli sözleri yenilir yutulur değildir. Bu konuya itiraz sadece İslam âleminden değil tüm insanlık âleminden de tepkiyi gerektiren büyük bir cürümdür. Sözüm ona sanat camiasından İslama hazımsızlığı olan yığınla çöp var ve bunlar her fırsatta çirkin laflarını İslama kusmaktan geri durmuyorlar. Şarkı, türkü sözlerinde fiili ve sözlü hareketlerinde dizi ve filmlerde İslama ve mukaddesata olabildiğince saldıran bu şer şebekesi ne yazık ki devletten maaş alıyor ve kültür bakanlığına ayrılan bütçede pastadan büyük pay alan taraf oluyorlar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi halkı için sanat icra edenler halkın dini değerlerine saygı göstermez ve halkla alayı sana olarak görürler. Gerek RTÜK gerekse de farklı ilgili yetkili mercii sözde sanat yapan bu güruhu yakın markaja almalı ve yayına girmeden her programları titizlikle mercek altına alınmalıdır. Ülkemizde denetim mekanizması daha ciddi işlenmelidir. Nerde ne konuşacağı belli olmayan ve ne konuşacağını bilmeyen, iradelerini başkasına satmış maşalara canlı yayın yasağı ve açık alanlarda program yasağı getirilmelidir. Bütün bu saldırıların bir yaptırımı olmazsa bunlar yaptıklarıyla övünecek ve başka pislikler yapacaklardır. Hükümet gereğini yapmalı ve bunların sanatçı kimliğine el koymalı ve imtiyazları kaldırılmalıdır. Halk da kendi değerlerine hakaret ve alayı kendine meslek edinmiş bu seviyesizlere ceza olarak takibi bırakmalı, onları insan yerine koymamalı, onları beğenmemeli, günah ve günahkâra hayranı olmamalı, o sahte itibarını yok etmelidir. Unutulmamalıdır ki bu saldırılara tepkisiz kalmak onları daha da cesaretlendirecektir. Namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça bu dengesizler bu saldırıları yapmaya devam edecektir. İslam Şehidi Malcolm X ‘in dediği gibi “İslama sövmekten başka fikri olmayanlar, fikrin değil İslama sövmenin özgürlüğünü istiyorlar.” Evet bütün mesele budur. Tıpkı bazı ahlaksızların kadın özgürlüğünden kasıtlarının kadına rahatça ulaşma özgürlüğü olduğunu amaçladıkları gibi…
Son olarak şunu belirtelim ki İslam tekdir ve Allah katında kabul edilecek tek dindir. Kim ki İslam’ın ipine sarılıp efendimiz aleyhisselamın çağrısına uyup, Allah rızası için Allah’ın dinine yardım eden topluluklarla beraber olursa onlar kurtuluşa erer inşaallah.
Allah için çalışan her cemaat ismi ne oluşa olsun baş tacıdır. Hiçbir cemaat tek başına İslama hizmeti sırtlayamaz. Her cemaat bir eksikliği ve bir hizmeti tamamlar. Kişi kendi ahlak ve mizacına veya psikolojisine uyumlu bir cemaat ile yol gidebilir. Bir camiaya girmek toplu halde ibadet etmek, topluluk halinde İslam’ı savunmak ve yaymak demektir. Gayrısı veya farklı bir niyet İslam cemaati değildir olamaz. Bir başka önemli husus da şudur ki; bir cemaatle birlikte hareket etmeyen İslam’ın dışına çıkmış olmaz. Bir cemaatten ayrılan İslam’dan ayrılmış da olmaz. Zaten camiye giden her Müslüman bir cemaat adamıdır ki o da cami cemaati mensubudur. Rabbim bizlere İslami şuur versin. İslama hizmet edenlere ihlas, takva ve şuur versin. Sözün güzeli Kur’an’dadır diyerek Rabbimizin uyarısı ile yazımızı noktalayalım.
“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” ( İsra suresi 36. Ayet)
Wesselam…
Ömer Aşkın