Yahudi uygarlığının filozofları, doğanın ne olduğu önemli değil, bizim doğayı ne gördüğümüz önemli, dediler.
Ardından bunu insana uyarladılar: İnsanın ne olduğu önemli değil, bizim insanı ne gördüğümüz önemli, dediler.
Bu, hakikati köklerinden sökmeye yeltenen korkunç bir yaklaşımdı. Zira insanın ne görüleceğine bu ölçüde kökten bir karar yetkisini kendisinde görmenin varacağı yer, kendisini insanlığın tanrısı ilan etmekti. Bu, firavunlaşmayı da aşan bir şeydi.
Ne yazık ki dünya savaşları yorgunu ve zevkperizm içinde çürümüş Batı insanı bunu göremedi. Müslümanların ise dünyayı takip yanları sorunluydu.
Başka bir ifadeyle Batı insanı, baktığını görecek durumda değildi, Müslümanlar ise bakma imkânından yoksundu.
Neticede insanlık kendisini ismi malum psikologlar, Nikki Haley gibi BM temsilcileri karşısında buldu. İkisi de gülümseyen iki çağdaş kadın.
Nikki, istila altındaki Filistin topraklarına kadar gidip bombaların üzerine onları yok edin, diye yazıyor. İsmi malum psikolog, Filistinli annelerin video çekmek için çocuklarını bombalara hedef ettiğini iddia ediyor ve bir an önce o annelerin öldürülmesini istiyor. Bir psikolog olarak katliamcı israil askerlerinin kadın katletme motivasyonunu sağlıyor.
Yanlış duymadınız, iki çağdaş kadın, biri siyasetçi, diğeri psikolog, ikisi de sosyal bilimci. İkisi de insanla ilgili ve ikisi de vahşette birbirini tamamlıyor. Biri öldürün diyor, diğeri öldürecek olanların psikolojisini düzeltiyor, onlarda öldürme psikolojisi oluşturuyor.
Bunlar çağdaş insan (!), bunlar kadın (!) ve bunlar gülümseyen çağdaş kadın…
Gözlerimiz hâlâ açılmayacak mı? Yahudi uygarlığının insanlık namına nasıl bir vahşet ürettiğini hâlâ görmeyecek miyiz?
Bu, insanlığı kullaştırmaktan da ötedir. Nemrutluk, Firavunluk bunun çok gerisinde bir şey. Bu, insanlığı imha girişimidir.
Gazze’de şehit kanı, bir aynadır. O ayna sadece Filistin Müslümanlarının mazlumiyetini göstermiyor. Yahudi uygarlığının insanlık anlayışındaki sahtekârlığı da gözler önüne seriyor.
Bu uygarlık, ben özgür ve mutlu bir insan yaratacağım demişti, vahşi beşerler üretti. Gülmeyi bilen vahşi beşerler. Onların geçmişin yamyamlarından tek farkı, fiziklerinin düzgünlüğü ve gülüşleridir. Geçmişin yamyamı, karnını doyurmak için katledermiş. Bu postmodern yamyamlar, öldürmekten, öldürmeye teşvik etmekten mutluluk duyuyor. Vahşetiyle mutlu oluyor.
Gülmek, çok önemli bir ayrıntı. Zira gülmek, Yahudi uygarlığının insanlıkla alay ettiğinin de simgesi. Ama sadece o da değil. Gülmek, Yahudi uygarlığının sosyal yanına işaret ediyor.
Geçmişin zalimleri, toplumlarla iletişim kurmayı gerekli bulmazlardı. Yahudi uygarlığı ise gücünü bir pazarlamacı gibi toplumlarla iletişim kurmaktan alıyor; toplumları aldatarak yanına çekiyor.
İşte bu hem işimizi zorlaştırıyor hem bize farklı bir sorumluluk yüklüyor. Bizler, toplumları bilinçlendirme cihadı vermezsek bu yamyamlar, bu moderni de aştık, postmodern yamyamlar toplumumuzu manen yiyecek.
Bu postmodern yamyam uygarlığı, insanımızı manen yiyerek semizleyecek ve insanlığı tüketme gücü edinecek.