Hiçbir savaş Gazze’de olduğu gibi bütün bir dünyaya mal olmamıştır.
Elbette savaşlar görmezden gelinmez ve yerine göre dünya genelinde birçok yeri etkisi içine alır. Fakat bu etki alanları her şeye rağmen sınırlı kalır, merkezden uzaklaştıkça etkisinin dalgaları kaybolur.
Mesela şu anda sürmekte olan Rusya-Ukrayna savaşı bile kullanılan bunca silaha ve kaybedilen yüz binlerce insana rağmen hâlâ çekimser kalan, uzaktan izleyen insanlar daha fazla. Çok büyük kitlesel ölümler olmadığı ve önemli tahribatlar meydana gelmediği müddetçe insanların dikkatini çekmiyor.
Halbuki çok stratejik bölgede ve bir anlamda süper güçler arasında cereyan etmesine rağmen dünyanın çok önemli bir bölümü “Bu savaş benim savaşım” demiyor.
Fakat yeryüzü insanının çok önemli bir bölümü Gazze’de verilen bu savaşın bizzat kendi savaşları olduğunun farkına varmış durumdalar. Hem de Gazze’nin öyle kendilerine yakın olup olmaması hiç önemli değil, binlerce kilometre uzakta hatta başka kıtalarda olsalar bile Gazze’de direnenlerin bizzat kendileri olduğunu kabul ediyorlar. Daha da önemlisi kendi dinlerinden olmadıkları halde yürekleri tünellerdeki her bir savaşçıyla birlikte atıyor.
Bu dünyanın bir uyanış döneminden, hak ve hakikatle tanışma döneminden geçmekte olduğunu görüyoruz. Bütün bunlar Gazze’nin şahsında gerçekleşiyor.
Bir o kadar önemli bir şey daha gerçekleşiyor. İnsanlığın tamamına yakını tarihinin hiçbir döneminde Siyonizm denilen İblisle böylesine yakından tanışmamış, onun gerçek yüzüyle hiç böylesine muhatap olmamıştı.
Bundan dolayı insanlık âleminin bugün Siyonizm’le bir savaşa tutuşmakta olduğunu görüyoruz. Ve bu savaştan kolay kolay geri adım atmayacağına inanıyoruz. Çünkü tehlike hiç bu kadar yakından görülmemişti.
Artık Amerika ve Avrupa devletleri kararlarını kendileri verecek, Siyonizm’in yanında kalmaya daha ne kadar devam edecekler o kendilerinin bileceği bir iştir.
Ama şunu bilmeliler ki karşılarında, dünyanın diğer ülkelerinden önce bizzat kendi sınırları içerisindeki kendi insanlarını bulacaklardır, onlara karşı bir savaş yürütmektedirler.
Not: Kendisine çok şey borçlu olduğum, fakülte yıllarından beri ilminden istifade ettiğim sevgili arkadaşım Türkiye’nin büyük âlimlerinden Prof. Faruk Beşer hocamızın vefatını öğrendim. Rabbim makamını âlî eylesin, rahmetiyle karşılasın, tez zamanda yerini doldursun, bütün Müslümanların başı sağ olsun!
Aynı şekilde vefat eden Bahaddin Temel ve Şefik Temel kardeşlerimizin çilekeş ve görgülü anneleri Hatice Temel annemize de Allah’tan rahmet, evlatlarına, torunlarına ve yakınlarına da baş sağlığı diliyorum.