İnsanlık âleminin bu vahşeti asla kabullenmeyeceğine dair içimde bir inanç ve kanaat oldu hep.
Maşeri vicdanın bunca zulmü kesinlikle içine sindiremeyeceğine, mutlaka ve mutlaka ayağa kalkacağına dair ümidimi hiç kaybetmedim.
Ve bu ayağa kalkışın aynı zamanda Siyonizm’in sonu olduğu hayalimi hiç yitirmemeye çalıştım.
Çünkü bunun aksi düşünülemezdi. Hatta ruhumun derinliklerinde böylesine kör, sağır ve erdemlerini kaybetmiş bir dünyaya Allah Teala’nın rıza göstermeyeceğine, son vereceğine, kıyameti koparacağına dair beklentim bile vardı.
Öyle ya, batsın gitsin böylesi bir dünya, özellikle böylesi bir İslam dünyasının daha hâlâ yaşıyor olmasının ne anlamı olabilir ki?
Siyonist terör devleti HAMAS’ın eliyle mağlup olmayacaksa bile kesinlikle dünyanın tükürüğüne boğularak yıkılıp gideceğini düşünüyordum, düşünmeye de devam ediyorum.
Gazze ve Filistin’in tamamında vahşetini sergileyen Siyonist devletin yıkılışını HAMAS veya İslam ülkelerinden beklemek yerine dünya halklarından beklemenin gerçekçi olmadığını, bunun bir kaçış olduğunu söyleyebilirsiniz.
Tamam, vahşete uğrayan Gazze’dir, Kudüs’tür, Filistin’in tamamıdır ama bu arada başta Avrupa olmak üzere ülkelerin halkları şunu görmüştür ki, kendi yöneticilerinin elleri de Siyonistler tarafından kıskıvrak bağlanmıştır, bunun için yani kendileri için ayağa kalkmış olacaklar, kendi yöneticilerini esaretten kurtarmış olacaklar. Buna vesile olan da Gazze’dir.
Bunun için diyoruz ki bu savaş dünyanın tamamının Siyonizmle olan savaşıdır. Ayağa kalkmayan bir dünya mağlup olmuş bir dünyadır, mağlubiyeti kabullenmiş bir dünyadır.
Böyle olacaksa batsın bu dünya diyorum, yuh olsun böyle bir dünyaya diyorum.
Gazze’yi içine sindiren, kıpırdamayan, olup biten her şeyi kabullenen bir dünya kendi makûs kaderini onaylamış bir dünya olacaktır.
Gazze için ayağa kalkacak olan insanlık aslında kendisi için ayağa kalkmış olacak.
İnsanlığın bu imtihanı henüz bitmedi, hepimiz salondayız, kâğıtlarımız ve kalemlerimiz daha elimizde.
Selam ve dua ile.